bir düstur ile hükmeder. Siz hangi usûl ile bu acib tecavüzü yapıyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak memurların keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Böyle hususî ibadette kanun olmaz.”
***
(Medar-ı teessüftür ki; hem eski, hem mahrem, hem
hakikatlı olan İşarat-ı Seb’ada bir-iki cümleye ilişip
müsaderesine ve bize suç yapmağa çalışmışlar. Halbuki
o hakikat o kadar kuvvetlidir ki, bütün beşeriyete ve
dünyaya ilân edilecek bir maslahat-ı hayat-ı içtimaiyedir.)
Dünyada en büyük ahmak odur ki; dinsiz serserilerden terakkiyi ve saadet-i hayatiyeyi beklesin. Böyle ahmaklardan mühim bir mevkiyi işgal eden birisi demiş ki: “Biz Allah Allah diye diye geri kaldık. Avrupa top tüfenk diye diye ileri gitti.”
“Cevabü’l-ahmak es-sükût” kaidesince böylelere karşı cevab, sükûttur. Fakat bazı ahmakların arkasında bedbaht gafiller de bulunduğundan deriz ki: Ey bîçareler! Bu dünya bir misafirhanedir. Madem ölüm var, kabre girilecek. Bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir defa top tüfenk denilse, bin defa Allah Allah demek lâzım gelir.
***
(Mûcib-i hayrettir ki; On Altıncı Lem’ada bizim lehimizde
olan bir cümleyi aleyhimize çevirip o kıymetdar menfaatli
risalenin müsaderesine meyil göstermişler.)
On Altıncı Lem’adan: “Harb belası bizim hizmet-i Kur’aniyemize mühim bir zarardır. Kadir-i Küll-i Şey bir dakikada bulutlarla dolmuş cevv-i havayı süpürüp temizleyerek semanın berrak yüzünde ziyadar güneşi gösterdiği gibi, bu zulümatlı ve rahmetsiz bulutları izale edip hakaik-i şeriatı güneş gibi gösterir. Onun rahmetinden bekleriz ki, bize pahalı satmasın. Baştakilerin başlarına akıl ve kalblerine iman versin, o vakit kendi kendine iş düzelir.