SANIKLARDAN BİLÂHARE YAKALANMIŞ OLDUĞUNDAN,
BİLİRKİŞİLERE TEDKİKE GÖNDERİLEMEYEN SAİR ESERLER VE
MEKTUPLARDAKİ SUÇ MEVZUU OLAN YAZILARIN HÜLÂSALARI
1365 (1) ’te basılmış Zülfikar Mucizat-ı Ahmediye ve Kur’aniye adlı iki kitabın 38-39-40. sahifelerinde: Taaddüt-ü zevcatın (kaldırılmasının), suretperestliğin, medenî kanunla kadınlara erkekler derecesinde hak verilmesinin, tesettürün ref’inin Kur’an’ın hükümlerine aykırı olduğu iddia edilmekte; ve burada Said Nursî, Eskişehir Mahkemesinin bu meselelerden dolayı kendisini mahkûm ettiğini hatırlamış olacak ki; bir haşiyede:
“Ben de adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon Müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde en kudsî ve hakiki bir düstûr-u ilâhiyi, üç yüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve bin üç yüz elli senede geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidaen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette ru-yi zeminde adalet varsa, o kararı red ve hükmü nakz edecektir.”
Keza diğer bir haşiyede: “Tesettür-ü nisvan hakkındaki Otuz Birinci Mektubun Yirmi Dördüncü Lem’ası, gayet kat’î bir surette isbat etmiştir ki: Tesettür, kadınlar için fıtrîdir. Ref’-i tesettür, fıtrata münafidir.”
14. sahifenin sonunda: “Hazret-i Muhammed (a.s.m.), hilâfet saltanatından sonra ceberut ve fesad-ı ümmet olacağını haber vermiş. Haber verdiği gibi çıkmıştır.”
Meyve Risalesi’nin Onuncu Meselesi, Emirdağ Çiçeği başlıklı yazının hatimesinde: مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ cümlesinin, Nur şakirdlerinin geniş bir imha plânından, elîm ve dehşetli bir belâdan, Denizli hapsinden kurtulmalarına; اَلنَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ cümlesinin, bizdeki Hürriyet İnkılâbının Kur’an lehindeki neticelerini bozmak fikriyle, tebeddül-ü saltanat tarihine...