22 ile 40. sahifelerde: “Ey kardeşlerim! Eğer ehl-i dünyanın dalkavukları ve ehl-i dalâletin münafıkları, sizi, insanın şu zaif damarı olan tama’ yüzünden yakalarlarsa; bu fakir kardeşinizi numune-i misal ediniz. Bütün kuvvetimle sizi temin ederim ki: Kanaat ve iktisad; maaştan ziyade sizin hayatınızı idame ve rızkınızı temin eder. Bahusus size verilen o gayr-ı meşru para, sizden ona mukabil bin kat fazla fiyat isteyecek.
İhtar: Ehl-i dalâlet, hakaik-i imaniye ve Kur’aniyeye karşı münafıkane ve desisekârane iğfal ve hile damını istimal ediyorlar. Dostlarımı hubb-u câh, tama, havf ile aldatmak ve beni bazı isnadlarla çürütmek istiyorlar. Biz, kudsî hizmetimizde daima müsbet olarak hareket ediyoruz. Fakat maatteessüf, her bir emr-i hayırda bulunan manileri def’etmek vazifesi, bizi bazen menfi harekete sevk ediyor.
Dördüncü Desise-i Şeytaniye: Ehl-i dalâletin, bana karşı propaganda ile hücum eden ve mühim mevkileri işgâl eden bazı mülhidler, kardeşlerimi aldatmak ve asabiyet-i milliyelerini tahrik etmek için, Said bir Kürttür. Milliyetinize sadık olmayan birisiyle teşrik-i mesai etmek, hamiyet-i milliyeye münafidir.”
Türkçülük perdesi altına giren ve hakikaten Türk düşmanı olan o hamiyetfuruş mülhidlere derim ki: “Ben bu vatan evlâdlarına ve Türk milletine, İslâmiyet hesabına müftehirane ve taraftarane muhabbettarım, uhuvvetim var. Sen ise ey hamiyetfuruş sahtekâr! Türkün mefahir-i hakikiye-i milliyesini unutturacak bir surette mecazî ve unsurî, muvakkat, garazkârane bir uhuvvetin var.
Senden soruyorum: Türk milleti yalnız yirmi ile kırk yaş arasındaki gafil, heveskâr gençlerden mi ibarettir? Hem, hamiyet-i milliyenin iktiza ettiği hizmet, yalnız onların gafletini ziyadeleştirip ve ahlâksızlıklara alıştıran ve menhiyata teşci eden frenk-meşrebane terbiye midir? Türk milleti denen şu vatan evlâdı; ehl-i salâhat ve takva; muzibetzede ve hasta; ihtiyar ve zaifler; çocuklar; fakir ve âcizler ve gençlerden ibaret olmak üzere altı kısımdır.