Bu bağ, idam edilsem dahi çözülmez ve kırılmaz. Ben ve bütün kardeşlerim masumuz. Risale-i Nur’un serbest bırakılmasını bütün kuvvetimizle taleb ediyoruz. Yüce Üstadımıza ve masum Nurcu kardeşlerime kendimle beraber beraet verilmesini taleb ediyorum.
Ispartalı
Mustafa Gül
***
(Küçük İbrahim’im müdafaasıdır)
Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Sayın hâkimler!..
Bize isnad edilen suç hem yersizdir, hem de dünyaya aittir, siyasîdir. Halbuki; siyaset yapacak insanlar olup olmadığımızı zaten ilk bakışta siz muhterem hâkimler çoktan anlamışsınız. Esasen bu soğuk ve yabancı isnad, eğer faraza yüzde yüz tahakkuk edeceğini yüzlerce salâhiyetli kimseler temin etseler; benim de aklım şimdikinden yüz defa fazla olsa, Risale-i Nur’un ve onun çok muhterem müellifinin bende bıraktığı manevî intiba ile bütün mevcudiyetimle bu geçici ve tükenici siyasî lezzet ve maceradan kaçıp ahirete iman ve Cehennemden kurtulmak yolunda sarfederim.
Gerek Risale-i Nur’un kıymetli müellifine hürmetimiz ve bağlılığımız ve gerekse Risale-i Nur’un okunması, yazılması ve Nur talebeleriyle muhabere ve münasebetimiz, –Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin ve yüksek Yargıtay’ın da tasdiki ile– doğrudan doğruya uhrevîdir. Öyle ki, Risale-i Nur’dan aldığımız fikirle, bu nurlu varlıkları hiçbir suretle dünyevî ve maddî kıymetlere değişmeyiz. Bu bizde bir iman halinde ölünceye kadar yaşayacaktır.
Muhterem heyet-i hâkime!..
Madem ki böyle dehşetli bir isnad ile burada toplanmış bulunuyoruz. Öyle ise şu ehemmiyetli hakikati beyan etmek, benim için memleket ve vicdan borcu olmuştur. Yalnız kendi muhitimde Risale-i Nur’un gösterdiği fevkalâde ıslâhat ile bütün halkın gözü önünde şu on seneyi mütecaviz bir zamanda başta kendim olmak üzere birçok kimseler var ki, evlerinin yollarını öğrenmişler. Süflî gidişatları aile saadetine dönmüş.