yazdığım Hücumat-ı Sitte’yi on sekiz seneden beri görmediğim gibi, mahrem deyip neşrine izin vermemişim ve hem üç-dört mahkemenin eline geçmiş, o risaleyi sahiblerine iade etmişlerdir.
Said Nursî
***
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
(Diyanet Riyasetindeki ehl-i vukufa bir teşekkürname
ve tedkiklerindeki cüz’î ve cevabı zâhir ve verilmiş ten-
kidlerine tashihle yardım etmek için üç noktayı beyan
edeceğim:)
BİRİNCİSİ: Üç cihetle o âlimlere teşekkür ederim. Şahsım itibariyle minnettarım.
Birincisi: Siracü’n-Nur mecmuasının Beşinci Şua’dan başka on üç parçasını takdirkârane hülâsa etmeleridir.
İkincisi: Medar-ı ittihamımız olan, tarikatçılık ve cemiyetçilik ve emniyeti ihlâl bahanelerini reddetmeleridir.
Üçüncüsü: Benim mahkemedeki davamı tasdikleridir. Yani, mahkemeye dedim: Kusur varsa bütün o kusur benimdir. Nur talebeleri hâlis ve masum olup, imanları için Nurlara çalışmışlar. İşte o ehl-i vukuf dahi Nurcuları kurtarıyorlar. Bütün kusuru bana veriyorlar. Ben de onlara, Allah sizden razı olsun derim. Yalnız merhum Hasan Feyzi ve merhum Hâfız Ali'yi ve o iki mübarek şehidin sisteminde ve vârislerinden iki-üç zatı benim suçuma şerik etmişler. Fakat bir cihette sehvetmişler. Çünki o zatlar, kusurda değil belki hizmet-i imaniyede benden ileri ve benim hatalarımdan müberra olarak, za’fiyetime merhameten inayet-i ilâhiye tarafından bana yardımcı verilmişler.