Amma şekva ciheti ise: Ben, bir miktar habbeyi kubbe yapan evhamcıların yüzünden o derece sıkıntı çekiyordum ki, bütün ruhumla ya kabre, ya hapse girmek için bir vesile düşünürken, bir ay evvel “Kendi Kendime Bir Hasbihal” serlevhasıyla elîm bir nevi hatırat-ı kalbimi kaleme aldım ki, şimdi mecbur oldum, o hatıratı aynen beraetimize dair mahkeme kararının ve ehl-i vukuf raporunun hülâsalarıyla, lüzumsuz bir-iki cümleyi tayyedip tebdil etmeyerek aynen sizin yüksek meclisinize takdim ediyorum. Eğer bu kazadaki hükûmetin insaniyetli insafı olmasa idi, benim için dayanmak kabil olmazdı.
Said Nursî
***
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
(Bu kış fırtınası gibi başıma bir manevi fırtına getiren
Afyon Zabıtasına gıyabî ve mecburî ifademdir.)
Efendiler,
Müteaddit casuslar ve tarassudlarla, mahkemelerin bulmadıkları gibi siz dahi mucib-i mesuliyet bir şeyi bulmadığınızın bir delili şudur ki: Yirmi seneden beri üç vilâyette ve iki mahkemede ve nezaretler altında değişmeyen ve ilişilmeyen yalnız kıyafetimi buldunuz. “Nedir bu kıyafet?” derseniz.
Elcevab: Denizli’de beraetimizden sonra kıyafetime dair büyük me’murlara iki mahkemede dediğim gibi derim:
Evvelâ: Ben münzevi yaşıyorum. Hayat-ı içtimaiyeden çekilmişim. Münzevi çilehanelerine bu kıyafetle girilir.
Saniyen: Bir şeyi reddetmek başkadır ve o kanunla amel etmemek bütün bütün başkadır. Ben, ehemmiyetli maruzatlarım için amel etmiyorum.