(Kendi kendime hasbihâl
namındaki parçaya lâhika olarak)
ADLİYE VEKİLİYLE VE RİSALE-İ NUR’LA ALÂKADAR
MAHKEMELERİN HAKİMLERİYLE BİR HASBİHALDİR
Efendiler! Siz, ne için sebepsiz bizimle ve Risale-i Nur’la uğraşıyorsunuz! Kat’iyen size haber veriyorum ki: Ben ve Risale-i Nur, sizinle değil mübareze etmek, belki sizi düşünmek dahi vazifemizin haricindedir. Çünkü: Risale-i Nur ve hakiki şakirdleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtiye gayet büyük bir hizmet ediyorlar. Ve onları büyük bir vartadan ve millet ve vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmağa çalışıyoruz. Şimdi bizimle uğraşanlar, o zaman kabirde elbette toprak oluyorlar. Farz-ı muhal olarak o saadet ve selâmet hizmeti bir mübareze de olsa kabirde toprak olmağa yüz tutanları alâkadar etmemek gerektir.
Evet, Hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimaiyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâubalilik göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra; dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetten; şimdiki vaziyette elli sene sonra bu dindar, namuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtisi, seciye-i diniye ve ahlâk-ı içtimaiye cihetinde, ne şekle girecek, elbette anlıyorsunuz. Bin seneden beri bu fedakâr millet, bütün ruhuyla ve canıyla Kur’an’ın hizmetinde emsalsiz kahramanlık gösterdikleri halde, elli sene sonra o parlak mazisini dehşetli lekedar edecek, belki mahvedecek bir kısım nesl-i âtinin eline elbette Risale-i Nur gibi bir hakikatı verip, o dehşetli sukuttan kurtarmak en büyük bir vazife-i milliye ve vataniye bildiğimizden; bu zamanın insanlarını değil, o zamanın insanlarını düşünüyoruz.
Evet efendiler! Gerçi Risale-i Nur sırf ahirete bakar; gayesi rıza-yı ilâhîdir ve imanı kurtarmaktır. Ve şakirdleri ise, kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebediden ve ebedî haps-i münferidden kurtarmaya çalışmaktır; fakat, dünyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir ve bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden ve nesl-i âtinin biçareler kısmını dalâlet-i mutlakadan kurtarmaktır.