Arkadaşlarıma iyilik etmekten başka bir gaye takip etmediğim şüphesiz şimdiye kadar anlaşılmış olduğu kanaatiyle şu ifademin diğer kardeşlerim gibi hüsn-ü niyetle söylenmiş bir ifade olarak kabulünü yüksek mahkemenizden diler, beraatimi talep ederim.
Atabeyli Tahirî
***
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
(Atabeyli Abdullah Efendi’nin ifadesidir)
Efendim,
Matbuat lisanıyla çok zaman evvel tanıdığım en yüksek ilme ve dine aşina Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin muhitimiz olan Isparta civarında sekiz-dokuz senelik geçirmiş olduğu müddet zarfındaki telifat-ı diniye ve imaniyeleri güya bir medar-ı mesuliyet zannıyla o zaman tevkif edilerek Eskişehir Mahkemesine sevk edilen Risale-i Nur şakirdleri netice-i tahkikat ve tedkikatta hem umumiyetle serbest bırakılmış ve hukuk-u hayat ve masumiyetleri temeyyüz ettirilmiş olmakla; işbu âsar-ı Nuriye ve mesail-i imaniye ve itikadiye en kuvvetli ve bariz delilleriyle memleketimizce rağbet-i umumiyeye mazhar olarak revaçta idi. Binaenaleyh Isparta Adliyesi tekrar iki-üç mahkeme aynı âsarı külliyetle tedkik ve tahkike koyulup, bir maksad-ı şahsiye ve siyasî bir emel bulunmamakla bütün eserler iade ve sahiplerinin serbestiyetleri temin ettirilmişti.
İşbu Kur’an tefsirlerini okumaklığım ve müellifine beş-altı senelik yakînen alâkadarlığım güya medar-ı mesuliyet gibi evimin aranmasında bulunan ve geçmiş zamana ait olup, altmış sene evvel vefat etmiş muhitimiz din âlimlerinden Osman Halidî’nin bazı vekayi-i itikadiye-i mugayyebesini ve vesâyasını Üstadım Said Nursî Hazretlerine arz ve istizahta bulunduğumu gösteren bir mektup müsveddesi yüzünden “emniyet-i umumiyeyi ve