tazammun eden قُلْ يُحْيِيهَا الَّذى اَنْشَأَهَا اَوَّلَ مَرَّةٍ ve وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا ve bir delil-i adalete işaret eden وَمَا رَبُّكَ بِظَلاَّمٍ لِلْعَبِيدِ gibi pek çok âyat ile haşr-i cismanîdeki saadet-i ebediyeyi gösterecek pek çok dürbinleri nazar-ı beşerin dikkatine vaz’ etmiştir. Kur’an’ın sair ayetler ile izah ettiği şu وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا ve قُلْ يُحْيِيهَا الَّذى اَنْشَأَهَا اَوَّلَ مَرَّةٍ ’deki kıyas-ı temsilînin hülâsasını Nokta Risalesinde şöyle beyan etmişiz ki:
Vücud-u insan, tavırdan tavra geçtikçe acip ve muntazam inkılâblar geçiriyor. Nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan azm ve lâhme, azm ve lâhmden halk-ı cedîde, yani insan suretine inkılâbı gayet dakik düsturlara tâbidir. O tavırların her birisinin öyle kavanîn-i mahsusa ve öyle nizamat-ı muayyene ve öyle harekât-ı muttarıdaları vardır ki, cam gibi, altında bir kasd, bir irade, bir ihtiyar, bir hikmetin cilvelerini gösterir. İşte, şu tarzda o vücudu yapan Sâni-i Hakîm, her sene bir libas gibi o vücudu değiştirir. O vücudun değiştirilmesi ve bekası için, inhilâl eden eczaların yerini dolduracak, çalışacak yeni zerrelerin gelmesi için bir terkibe muhtaçtır. İşte o beden hüceyreleri, muntazam bir kanun-u ilâhî ile yıkıldığından, yine muntazam bir kanun-u rabbanî ile tamir etmek için, rızık namıyla bir madde-i lâtifeyi ister ki, o beden uzuvlarının ayrı ayrı hacetleri nisbetinde, Rezzâk-ı Hakikî, bir kanun-u mahsus ile taksim ve tevzi ediyor.