ile icmal ediyor. Yani, اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ yani, Alîm ve Hakîm Sen olduğun için Âdem’i talim ettin; bize galib oldu. Hakîm olduğun için, bize istidadımıza göre veriyorsun, onun istidadına göre rüçhaniyet veriyorsun.
İkinci mananın misallerinden, meselâ
فٖيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ İşte şu ayetler, Cenab-ı Hakkın, koyun, keçi, inek, deve gibi mahluklarını insanlara halis, sâfi, leziz bir süt çeşmesi; üzüm ve hurma gibi masnuları da insanlara lâtif, leziz, tatlı birer nimet tablaları ve kazanları; ve arı gibi küçük mucizat-ı kudretini şifalı ve tatlı güzel bir şerbetçi yaptığını ayet şöylece gösterdikten sonra tefekküre, ibrete başka şeyleri de kıyas etmeye teşvik için; اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ der, hatime verir.
Altıncı Nükte-i Belâgat: Kâh oluyor ki ayet, geniş bir kesrete ahkâm-ı rububiyeti serer, sonra birlik ciheti hükmünde bir rabıta-i vahdet ile birleştirir veyahut bir kaide-i külliye içinde yerleştirir. Meselâ,