en ziyade alâkadar olan insandaki şedit, sarsılmaz, daimi olan aşk-ı beka ve şevk-i ebediyet ve âmâl-i sermediyet, bilbedahe işareti ve delâletiyle, bu âlem-i faniden sonra bir âlem-i baki ve bir dâr-ı ahiret ve bir dâr-ı saadet bulunduğunu o derece kat’î bir surette isbat ederler ki, dünyanın vücudu kadar, bilbedahe ahiretin vücudunu kabul etmeyi istilzam ederler. (Haşiye)
Madem Kur’an-ı Hakîmin bize verdiği en mühim bir ders, iman-ı bil’ahirettir ve o iman da bu derece kuvvetlidir ve o imanda öyle bir rica ve bir teselli var ki, yüz bin ihtiyarlık bir tek şahsa gelse, bu imandan gelen teselli mukabil gelebilir. Biz ihtiyarlar “Elhamdülillahi alâ kemali’l-iman” اَلْحَمْدُ للهِ عَلى كَمَالِ الْإيماَنِ deyip, ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz.