Öyle de; البَعْثُ بَعْدَ الْمَوْت حَقّ cümlesinde aynen evvel kelime âhir, âhir kelime evveli gösteriyor. Hem yine haşri ve ihyâyı ders veren ve Hatime’de mezkûr olan مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ âyetiyle ve kıyametin zelzele-i kübrasını ders veren... ve âhirde hem Onuncu Söz’ün, hem Yirmi Dokuzuncu Söz’ün âhirinde zikredilen اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَا suresinin kudsî hurufâtının adedi olan 194’de bir tek fark ile bu eliflerin 193 adedine tevafuk etmesi, sabık tevafuka tam tevafuk etmekle hem onları teyid ediyor, hem onlarla teeyyüd ediyor.
Yine bu sûrenin tevafukat-ı lâtifesindendir ki, elifler ile satırların mecmûu adedi olan 998, Risâletü’n-Nûr, şeddeli nûn sayılmak şartıyla, aynen 998’de tevafuk ettiği gibi, bu iki tevafuk meşhur bir sırr-ı azim-i besmele’nin (Haşiye) makam-ı ebcedîsi olan 999 adedine bir tek noksan ile