veled nisbet eden mülhid ve dâllinler gibi, Zat-ı Ehad ve Samedin vücub-u vücuduna, vahdetine, samediyetine, istiğna-i mutlakına zıt olan veledi nisbet ve melâikenin ubudiyetine ve ismetine ve cinsiyetine münafi olan ünuseti isnad mı ederler? Kendilerine şefaatçi mi zannederler ki, sana tabi olmuyorlar? İnsan gibi mümkin, fani, beka-i nev’ine muhtaç ve cismanî ve mütecezzi, tekessüre kabil ve âciz, dünyaperest, yardımcı bir vârise müştak mahluklar için vasıta-i tekessür ve teavün ve rabıta-i hayat ve beka olan tenasül, elbette ve elbette vücudu vacib ve daim, bekası ezeli ve ebedî, zatı cismaniyetten mücerred ve muallâ ve mahiyeti tecezzi ve tekessürden münezzeh ve müberra ve kudreti aczden mukaddes ve bîhemta olan Zat-ı Zülcelâle evlâd isnad etmek, hem o âciz, mümkin, miskin insanlar dahi beğenmedikleri ve izzet-i mağruranesine yakıştıramadıkları bir nev’i evlât, yani hadsiz kızları isnad etmek, öyle bir safsatadır ve öyle bir divanelik hezeyanıdır ki, o fikirde olan heriflerin tekzibleri, inkârları hiçtir. Aldırmamalısın. Her bir sersemin safsatasına, her divanenin hezeyanına kulak verilmez.
اَمْ تَسْاَلُهُمْ اَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ Veyahut, hırsa, hıssete alışmış tâği, baği dünyaperestler gibi senin tekâlifini ağır mı buluyorlar ki, senden kaçıyorlar? Ve bilmiyorlar mı ki, sen ecrini, ücretini yalnız Allah’tan istiyorsun? Ve onlara Cenab-ı Hak tarafından verilen maldan, hem bereket, hem fakirlerin hased ve beddualarından kurtulmak için, ya ondan veya