Hâşâ ve kellâ, yüzbin defa hâşâ! Böyle bir cemal, böyle bir çirkinliği kabul edip çirkin olamaz. (Haşiye)
عَلَيْهِ صَلَوَاتُ الرَّحْمٰنِ مِلْءَ الدُّنْيَا وَ دَارِ الْجِنَانِ ۞ اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى عَبْدِكَ وَ رَسُولِكَ ذٰلِكَ الْحَبٖيبُ الَّذٖى هُوَ سَيِّدُ الْكَوْنَيْنِ وَ فَخْرُ الْعَالَمَيْنِ وَ حَيَاتُ الدَّارَيْنِ وَ وَسٖيلَةُ السَّعَادَتَيْنِ وَ ذُو الْجَنَاحَيْنِ وَ رَسُولُ الثَّقَلَيْنِ وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَ صَحْبِهٖ اَجْمَعٖينَ وَ عَلٰى اِخْوَانِهٖ مِنَ النَّبِيّٖينَ وَ الْمُرْسَلٖينَ اٰمٖينَ
ALTINCI HAKİKAT: Bâb-ı haşmet ve sermediyet olup, ism-i Celîl ve Bakî cilvesidir.
Hiç mümkün müdür ki, bütün mevcudatı güneşlerden, ağaçlardan zerrelere kadar emirber nefer hükmünde teshir ve idare eden bir haşmet-i rububiyet, şu misafirhane-i dünyada muvakkat bir hayat geçiren perişan fâniler üstünde dursun; sermedî, bâkî bir daire-i haşmet ve ebedî, âlî bir medar-ı rububiyeti icad etmesin? Evet, şu kâinatta görünen mevsimlerin değişmesi gibi haşmetli icraat ve seyyarâtın tayyare-misâl hareketleri gibi azametli harekât ve arzı insana beşik, güneşi halka lâmba