Dördüncüsü: Sava' * nın takdis edilen küçük denizinin o gecede yere batması ve İstahrabad’da bin senedir daima iş’âl edilen, yanan ve sönmeyen, Mecusilerin mabud ittihaz ettikleri ateşin velâdet gecesinde sönmesi... -1- İşte şu üç dört hadise işarettir ki, o yeni dünyaya gelen zat, ateşperestliği kaldıracak, Fars saltanatının sarayını parçalayacak, izn-i ilâhî ile olmayan şeylerin takdisini men edecektir.
Beşincisi: Çendan velâdet gecesinde değil, fakat velâdete pek yakın olduğu cihetle, o hadiseler de irhasat-ı Ahmediyedir (a.s.m.) ki, Sure-i اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ’de nass-ı kat’î ile beyan edilen Vak’a-i Fil’dir ki, Kâbe’yi tahrip etmek için, Ebrehe namında Habeş meliki gelip fil-i Mahmudî namında cesim bir fili öne sürüp gelmiş. Mekke’ye yakın olduğu vakit fil yürümemiş. Çare bulamamış, dönmüşler. Ebabil kuşları onları mağlûp ve perişan etmiş, kaçmışlar. Bu kıssa-i acibe, tarih kitablarında tafsilen meşhurdur. İşte şu hadise, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın delâil-i nübüvvetindendir. Çünkü velâdete pek yakın bir zamanda, kıblesi ve mevlidi ve sevgili vatanı olan Kâbe-i Mükerreme, gaybî ve harika bir surette Ebrehe’nin tahribinden kurtulmuştur. -2-
Altıncısı: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, küçüklüğünde Halime-i Sa’diye’nin yanında iken, Halime ve Halime’nin zevcinin şehadetleriyle, güneşten rahatsız olmamak için çok defa üstünde bir bulut parçasının ona gölge ettiğini görmüşler ve halka söylemişler ve o vakıa sıhhatle şöhret bulmuş. -3-
Hem Şam tarafına on iki yaşında iken gittiği vakit, Bahîra-yı Râhibin şehadetiyle, bir parça bulut Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın başına gölge ettiğini görmüş ve göstermiş. -4-