Ezcümle, meşhur Abdullah ibn-i Selâm ve Vehb ibn-i Münebbih ve Ebu Yasir ve Şâmul –ki bu zat, melik-i Yemen Tübba zamanında idi; Tübba nasıl gıyaben ve bi’setten evvel iman getirmiş, Şâmul de öyle– -1- ve Sâye’nin iki oğlu olan Useyd ve Sa’lebe ki, İbn-i Heyyeban denilen bir ârif-i billâh, bi’setten evvel Beni Nadr kabilesine misafir olmuş, قَرٖيبٌ ظُهُورُ نَبِىٍّ هٰذَا دَارُ هِجْرَتِهِ demiş, orada vefat etmiş. Sonra o kabile Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ile harb ettikleri zaman, Useyd ve Sa’lebe meydana çıktılar, o kabileye bağırdılar: وَاللّٰهِ هُوَ الَّذٖى عَهَدَ اِلَيْكُمْ فٖيهِ ابْنُ هَيْبَان Yani, “İbn-i Heyyeban’ın haber verdiği zat budur; onunla harb etmeyiniz.” Fakat onlar, onları dinlemediler, belâlarını buldular. -2-
Hem ulema-i Yehud’dan İbn-i Bünyamin ve Muhayrık ve Kâ’bü’l-Ahbar gibi çok ulema-i Yehud, evsâf-ı Nebeviyeyi kitablarında gördüklerinden, imana gelmişler, sair imana gelmeyenleri de ilzam etmişler. -3-
Hem ulema-i Nasara’dan, bahsi geçen meşhur, Bahira-yı Râhib ki, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm Şam tarafına amucasıyla gittiği vakit on iki yaşındaydı. Bahira-yı Râhib, onun hatırı için Kureyşîleri davet etmiş. Baktı ki, kafileye gölge eden bir parça bulut, daha kafile yerinde gölge ediyor. “Demek aradığım adam orada kalmış.” Sonra adam göndermiş, onu da getirtmiş. Ebu Talib’e demiş: “Sen dön, Mekke’ye git. Yahudiler hasûddurlar. Bunun evsafı Tevrat’ta mezkûrdur; hıyanet ederler.” -4-
Hem Nastûru’l-Habeşe ve Habeş Reisi olan Necaşî, evsaf-ı Muhammediyeyi kitablarında gördükleri için beraber iman etmişler. -5-