eimme-i hadis haber veriyorlar ki, Hazret-i Cebrail’i çok defa, hüsn-ü cemal sahibi olan Dıhye *
suretinde, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında sahabeler görüyorlardı. -1- Ezcümle, Hazret-i Ömer ve İbn-i Abbas ve Üsame bin Zeyd ve Haris ve Aişe-i Sıddıka ve Ümm-ü Seleme, kat’iyen sabittir ki, bunlar kat’iyen haber veriyorlar ki, “Biz Hazret-i Cebrail’i Dıhye suretinde, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında çok görüyoruz.” Acaba hiç mümkün müdür ki, bu zatlar, görmeden, görüyoruz desinler?
Hem nakl-i sahih-i kat’î ile, aşere-i mübeşşereden İran fatihi Sa’d ibn-i Ebi Vakkas haber veriyor ki: “Gazve-i Uhud’da, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın iki tarafında, iki beyaz libaslı, ona nöbettar gibi, muhafız suretinde gördük. İkisi de, anlaşıldı ki, meleklerdir. Ve Hazret-i Cebrail ile Mikail olduğunu anladık.” -2- Acaba böyle bir kahraman-ı İslâm “Gördük” dese, görmemek mümkün müdür?
Hem Ebu Süfyan ibn-i Haris ibn-i Abdülmuttalib (ammizade-i Nebevî), nakl-i sahih ile haber veriyor ki: “Gazve-i Bedir’de, gökle yer arasında, beyaz libaslı, atlı zatları gördük.” -3-
Hem Hazret-i Hamza, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmdan niyaz etti ki, “Ben Cebrail’i görmek istiyorum.” Kâbe’de ona gösterdi. Dayanamadı, bîhuş oldu, yere düştü. -4- Bu çeşit melâikeleri görmek vukuatı çoktur. Bütün bu vukuat, bir nevi mucize-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmı gösteriyor ve delâlet ediyor ki, onun misbah-ı nübüvvetine melekler dahi pervanelerdir.
Cinniler ise, onlarla görüşmek ve görmek, değil sahabeler, belki avam-ı ümmet dahi çokları ile görüşmeleri çok vuku buluyor. Fakat en kat’î, en sahih haber ile, eimme-i hadis bize diyorlar ki, İbn-i Mesud: “Batn-ı Nahl’de, ecinnîlerin ihtidası gecesinde ecinnîleri gördüm ve Sudan kabilesinden Zut denilen uzun boylu taifeye benzettim. Onlara benziyordular.” -5-