Hem vefat-ı Nebevîden sonra, Hazret-i Ömer, Hazret-i Abbas’ı vesile yapıp demiş: “Yâ Rab, bu Senin habibinin amucasıdır. Onun yüzü hürmetine yağmur ver.” Yağmur gelmiş. -1-
Hem İmam-ı Buharî ve Müslim haber veriyorlar ki: Yağmur için dua talep edildi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm dua etti. Yağmur öyle geldi ki, mecbur oldular: “Aman dua et, kesilsin.” Dua etti, birden kesildi. -2-
İkinci Misâl: Tevatüre yakın meşhurdur ki, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, sahabe ve imana gelenler daha kırka vasıl olmadan ve gizli ibadet etmekte iken, dua etti: اَللّٰهُمَّ اَعِزَّ الْاِسْلَامَ بِعُمَرِ ابْنِ الْخَطَّابِ اَوْ بِعَمْرِو ابْنِ الْهِشَامِ Bir iki gün sonra, Hazret-i Ömer ibnü’l-Hattab imana geldi ve İslâmiyeti ilân ve i’zaz etmeye vesile oldu, “Faruk” ünvan-ı âlisini aldı. -3-
Üçüncü Misâl: Bazı sahabe-i güzine, ayrı ayrı maksadlar için dua etmiş. Duası öyle parlak bir surette kabul olmuş ki, o keramet-i duaiye, mucize derecesine çıkmış.
Ezcümle, başta Buharî ve Müslim haber veriyorlar ki, İbn-i Abbas’a şöyle dua etmiş: اَللّٰهُمَّ فَقِّهْهُ فِى الدّٖينِ وَعَلِّمْهُ التَّاْوٖيلَ Duası öyle makbul olmuş ki, İbn-i Abbas “tercümanü’l-Kur’an” ünvan-ı zîşanını ve “habrü’l-ümme,” yani “allâme-i ümmet” rütbe-i âlisini kazanmış. Hatta çok gençken, Hazret-i Ömer onu ulema ve kudema-yı sahabe meclisine alıyordu. -4-
Hem başta İmam-ı Buharî, ehl-i kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki: