Beşinci Misâl: Başta Buharî, Hazret-i Berâ' * dan ve Müslim, Hazret-i Selemet ibn-i Ekva’dan ve sair kütüb-ü sahiha başka râvilerden müttefikan haber veriyorlar ki:
Gazve-i Hudeybiye' * de bir kuyuya rast geldik. Bin dört yüz kişiydik. O kuyunun suyu elli kişiyi ancak idare ederdi. Biz suyu çektik, içinde bir şey bırakmadık. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm geldi, kuyunun başına oturdu. Bir kova su istedi; getirdik. Kovanın içine mübarek ağzının suyunu bıraktı ve dua etti, sonra o kovayı kuyuya döktü. Birden kuyu coştu ve kaynadı, ağzına kadar doldu. Bütün ordu, kendileri ve hayvanatı doyuncaya kadar içtiler, kablarını da doldurdular. -1-
Altıncı Misâl: Yine Müslim ve İbn-i Cerir-i Taberî gibi, hadisin dâhi imamları başta olarak, kütüb-ü sahiha, nakl-i sahih ile, meşhur Ebu Katade'den haber veriyorlar ki:
Ebu Katade * diyor: Mûte gazve-i meşhuresinde, reislerin şehadeti üzerine, imdada gidiyorduk. Bende bir kırba vardı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bana ferman etti: اِحْفَظْ عَلَىَّ مٖيضَئَتَكَ فَسَيَكُونُ لَهَا نَبَاٌ عَظٖيمٌ Yani, “Kırbanı sakla; onun büyük işi var.” Sonra susuzluk başladı. Yetmiş iki kişi idik. (Taberî’nin nakline göre, üç yüz kişi idik.) Susuz kaldık. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm dedi: “Kırbanı getir.” Ben getirdim. O da aldı, ağzını ağzına getirdi. İçine nefes etti, etmedi, bilmem. Sonra yetmiş iki kişi geldiler, içtiler, kaplarını doldurdular. Sonra ben aldım; verdiğim gibi kalmıştı. -2-
İşte, şu mucize-i bâhire-i Ahmediyeyi (a.s.m.) gör, اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَيْهِ وَ عَلٰى اٰلِهِ بِعَدَدِ قَطَرَاتِ الْمَاءِ de.
Yedinci Misâl: Başta Buharî ve Müslim olarak, kütüb-ü sahiha, Hazret-i İmran ibn-i Husayn * dan haber veriyorlar ki:
İmran der: Bir seferde, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ile beraber susuz kaldık. Bana ve Ali’ye ferman etti ki: