ittihad; tam müraat etmiş, hıfzeylemiş mizanı.
İşte lâfzın ihatasında, mananın vüs’atinde, hükmün istiabında,
ilmin istiğrakında, muvazene-i gâyâtta câmiiyet-i pür-şanı!
Dördüncü unsur ise: Her asrın derece-i fehmine, edebî rütbesine,
hem her asırdaki tabakata, derece-i istidat,
rütbe-i kabiliyet nisbetinde ediyor bir ifaza-i nûranî.
Her asra, her asırdaki her tabakaya kapısı küşade.
Güya her demde, her yerde taze nazil oluyor; o kelâm-ı Rahmanî.
İhtiyarlandıkça zaman, Kur’an da gençleşiyor, rumuzu hem tavazzuh eder;
tabiat ve esbabın perdesini de yırtar, o hitab-ı Yezdanî.
Nur-u tevhidi, her dem her ayetten fışkırır.
Şehadet perdesini gayb üstünde kaldırır.
Ulviyet-i hitabî dikkate davet eder, o nazar-ı insanı.
Ki o lisan-ı gaybtır, şehadet âlemiyle bizzat odur konuşur.
Şu unsurdan bu çıkar harika tazeliği bir ihata-i ummanî!
Te’nis-i ezhan için akl-ı beşere karşı ilâhî tenezzülât.
Tenzil’in üslûbunda tenevvüü, mûnisliğidir mahbub-u ins ü canı.
Beşinci menba ise: Nakil ve hikâyatında, ahbar-ı sadıkada
esasî noktalardan hazır müşahid gibi bir üslûb-u bedi-i pür maani,
naklederek, beşeri onunla ikaz eder. Menkulâtı şunlardır:
Ahbar-ı evvelîni, ahval-i ahirîni, esrar-ı Cehennem ve Cinanı;