Üçüncü Letafetten Küçük Bir Numune: Şu Sure-i Alak’ın hurufatı üç yüz yirmi sekiz adediyle, makam-ı ebcedîsi dokuz yüz doksan dokuz olan بِسْمِ اللّٰهِ الرّحْمٰنِ الرّحِيمِ ile beraber bin üç yüz yirmi yedi edip, bin üç yüz yirmi yedi’de müthiş hadisatın başlangıcı olan o tarihe gayet manidar nazar-ı dikkati celbetmek suretinde tevafuku elbette tesadüfi olamaz. Çünkü; madem Allâmü’l-Guyub’un kelâmıdır; وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا فِى كِتَابٍ مُبِينٍ işaret olunan Kitab-ı Mübîn’in bir nüshası olan Kur’an’da hadisat-ı âleme işaretler vardır ve kısmen göstermiştir. Hem madem en evvel nazil olan şu sure mecmu-u Kur’an’ın bir nevi fihristesidir. Hem madem Kur’an’ın intişar ve fütuhatına ve Kur’an’a ait hadisata dair âyat-ı kesire vardır; elbette Sure-i Alak’ın hurufatının verdiği bu gibi haberler kasdîdir, tesadüften münezzehtir.
Dördüncü Letafetten Küçük Bir Numune: Sure-i Kehf’in âyatı yüz on bir’dir. Kelimatı, tefsirü’l-mikyas hesabına göre bin beş yüz altmış dört’tür. Âyatı itibariyle yirmi dokuz sureye tevafuk ettiği gibi, kelimatıyla dahi otuz dokuz sure ile yalnız bin adedine tevafuk ediyor. O surelerin on altısının kelimatıyla ve yirmi üç surenin de hurufatıyla tevafuk ederek, Kur’an-ı Hakîm’in tam nısfında olan Sure-i Kehf’in, mecmu-u suver-i Kur’aniyenin, takriben nısfıyla ittihad etmesi, i’caz-ı Kur’anînin şuaıyla tanzim edildiğini gösterir.