( م ) ilm-i sarfça ( ب ) yerine geçmesiyle iki ( ب ) kadar ve ( م ) ’in makam-ı ebcedisinin yarısı kadar -yirmi bin- gelmesi... ( ن) ebcedi makamı olan elli’nin yarısı hükmünde olan yirmi altı bin gelmesi gibi tevafukat-ı muntazama on dokuz defa gelmesi...
Kelimesi kelimesiyle hatime verilen muntazam tevafukat, elbette ve elbette ve herhalde Kur’an’ın hurufatında dahi mühim bir cilve-i i’cazın bulunmasına işaret.. ve hem o hurufatta harikulade muntazam çok nükteler ve sırların bulunduğuna delâlet eder. Hem huruf-u Kur’aniyenin her biri on adedden on bine kadar sevab meyvelerini vermesine, liyakatına ve kabiliyetine şehadet.. hem huruf-u Kur’aniyenin tebdiline çalışanların nihayet derecede belâhet ve hasaretlerine kat’î delâlet.. hem huruf-u Kur’aniye, aynen kelimatı gibi kasdî bir intizam ve manidar bir vaziyete tabi olduğuna kat’î şehadet ettiğini, aklı olan kabul etmeye ve kalbinde gözü olanları görmeye mecbur eder. “Görmeyen kördür, kabul etmeyen kalbsizdir.”
düsturuyla, gözlerindeki hastalıklarla bu hakikat güneşinin ziyaını görmezler ve dillerindeki marazla, ab-ı hayat olan şu tatlı suyun lezzetini hissedip tatmazlar.