Üçüncü Zeyl
On İkinci Söz
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَثٖيرًا
Kur’an-ı Hakîmin hikmet-i kudsiyesi ile felsefe hikmetinin icmalen muvazenesi; hem hikmet-i Kur’aniyenin, insanın hayat-ı şahsiyesine ve hayat-ı içtimaiyesine verdiği ders-i terbiyenin gayet kısa bir fezlekesi; hem Kur’an’ın sair kelimat-ı ilâhiyeye ve bütün kelâmlara cihet-i rüchaniyetine bir işarettir. İşte bu Sözde Dört Esas vardır.
BİRİNCİ ESAS: Hikmet-i Kur’aniye ile hikmet-i fenniyenin farklarına şu gelecek hikâye-i temsiliye dürbünüyle bak:
Bir zaman hem dindar, hem gayet sanatkâr bir hâkim-i namdar istedi ki, Kur’an-ı Hakîmi maanisindeki kudsiyetine ve kelimatındaki i’caza şayeste bir yazı ile yazsın, o muciznüma kamete harika bir libas giydirilsin.
İşte o nakkaş zat, Kur’an’ı pek acip bir tarzda yazdı. Bütün kıymettar cevherleri yazısında istimal etti. Hakaikının tenevvüüne işaret için, bazı mücessem hurufatını elmas ve zümrüt ile ve bir kısmını lü’lü’ ve akik ile ve bir taifesini pırlanta ve mercanla ve bir nev’ini altın ve gümüş ile yazdı. Hem öyle bir tarzda süslendirip münakkaş etti ki, okumayı bilen ve bilmeyen herkes temâşâsından hayran olup istihsan ederdi. Bahusus ehl-i hakikatin nazarına, o surî güzellik, manasındaki gayet parlak güzelliğin ve