muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve bürhanlı muvazenelerle felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor. Müstakim, menfaatdar felsefeye ilişmiyor. Onun için, mektepliler Risale-i Nur’a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler.
Fakat gizli münafıklar, nasıl ki bir kısım hocaları bütün bütün manasız, haksız bir tarzda ehl-i medresenin ve hocaların hakiki malı olan Risale-i Nur aleyhinde istimal ettikleri gibi, bazı felsefecilerin enaniyet-i ilmiyelerini tahrik edip Nurlar aleyhinde istimal etmek ihtimaline binaen bu hakikat Asa-yı Musa ve Zülfikar Mecmuaları başında yazılsa münasip olur.
Saniyen: Risale-i Nur’un makine ile ve şimdi umumî bir intibahla ve merkezdeki ehl-i vukufun takdiriyle dairesi tam genişlemesinden her nevî ehl-i ilim dikkatle bakacaklar. Onların içlerinde bid’alar taraftarı ve enaniyetli ve müşkilpesend ve tenkidçi kısımları itiraza çalışacaklar. Şimdi sizler üç esası onlara karşı bir cevap yaparsınız.
BİRİNCİ ESAS: Şimdi insanlarda kim var ki, kusuru bulunmasın. Madem hasenat eğer seyyiata racihse, afvedilir. Elbette bu kadar ağır şerait altında, gözönünde bu fevkalâde hizmet-i imaniye ile yüzbinlerce biçareleri şüphelerden kurtarmak öyle bir hasenedir ki, binler kusuratı afvettirir.
İKİNCİ ESAS: Dersiniz ki: Kardeşimiz Said yarım ümmî, yazısı noksan, çabuk yazamıyor. Bu yirmi sene gurbette ekser münzevî ve tecrid içinde durmaya mecbur olmasıyla, elbette bazı sehivler ve kusurlar bulunabilir. Hatta iki-üç gün içinde yalnız on iki saatte telif edilen zeyilsiz Mucizat-ı Ahmediye’nin ahirinde demiş: Hadislerin ve ravîlerin beyanında hatam varsa tashihini rica ediyorum, diye ilan ettiği halde müstensihlerin sehivleri müstesna olarak, şimdiye kadar yalnız (16-61) bu iki