Kardeşlerim; üçüncü keramet-i Aleviyede sahabe ve şakk-ı kamere ait zeyillere işaret bahsinde denilmiş. Sözlerin ve bir nüshada risalelerin şekline giren yalnız iki zeyl var. Başka küçük zeyiller ya hatimedir, ya haşiyedir. Onun için İmam-ı Ali (r.a.) onlara müstakil bir risale nazarıyla bakmamış. Hem bu iki zeyl çok ehemmiyetleri olduğundan bir tarz ibare ile işaret etmiş.
Umum kardeşlerime ve bilhassa çalışkanlara bayramlarını tebrik ile birer birer selâm ediyorum. Duanıza muhtaç ve size müştak...
Kardeşiniz
Said Nursî
***
Kardeşlerim,
Size lâtif bir hikâye: Bir zaman, Barla’da bir zat, ağaçtan bir kutuda, cevizli bir tatlı bana göndermişti. Mukabilini verdiğim o bir buçuk kilo lokmalardan her gün altışar tane ben kendim yerdim ve bazen o kadar ve daha ziyade başkalara teberrük olarak verirdim. Sıddık Süleyman bu hadiseyi belki tahattur eder. Bir aydan ziyade devam etti. Sonra, merhum Galip Bey'le hesap ettik, onun beş altı misli bereket içinde olduğuna kanaatimiz geldi. Ben o vakit dedim: “Bu zatta ehemmiyetli bir bereket, bir ihlâs var.” Şimdi tahmin ve tahattur ediyorum ki, o zat Hacı Hafız imiş. O acip bereketin şimdi sırrı çıkmış.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى
Nur fabrikasının sahibi Hafız Ali’nin ve mübareklerin köyleri ortasında, duada, Sav Köyü mevki almış. Tam bir senedir ahya yüzünden emvat dahi hisse alıyorlar.
Risaletü’n-Nur’un hizmetinde ekser şakirdleri birer nevi keramet ve ikram-ı ilâhî hissettikleri gibi, bu âciz kardeşiniz çok muhtaç olduğu için, çok nevilerini ve çeşitlerini hissediyor. Ve bu sıralarda bu havalideki şakirdler, yeminle itiraf ediyorlar ki: “Biz Nurun hizmetinde çalıştıkça hem maişetçe, hem istirahat-i kalbce bir genişlik, bir ferah zâhir bir surette hissediyoruz.” Ben kendimce o kadar hissediyorum ki, nefs ve şeytanım dahi o bedahete karşı hayret ederek sustular.