Bu havalideki hanımlara da tam bir ders olur. Cenâb-ı Hak, onlardan ve o medresenin umum talebelerinden ve üstadlarından ebeden razı olsun.
Ahmed’in rüyası çok mübarek ve güzeldir. Hazret-i İsa’nın (a.s.) kuvvetli sadasını işitmek, İsevîlerden kuvvetli bir imdat Hizbü’l-Kur’an’a iltihak etmeye işaret olabilir.
İkinci adam ve meselesi: Risale-i Nur talebelerinden bir genç hafız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: “Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım?” Ben de dedim: “Mümkin oldukça namahreme nazar etme. Çünkü rivayette vardır: İmam-ı fiâfiî’nin (r.a.) dediği gibi, haram-ı nazar, nisyan verir.” Evet, ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda su-i istimalât ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hafızasına zaaf gelir. Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o sû-i nazardan sû-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz’î, küllî o şekvadadır. İşte, bu umumî hastalığın tezayüdüyle, hadis-i şerifin verdiği müthiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki: “Ahirzamanda hafızların göğsünden Kur’an nez’ediliyor, çıkıyor, unutuluyor.” 1 Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur’an’a sed çekilecek; o hadisin tevilini gösterecek.
لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ
Üçüncü adam ve meselesi: Bizlerle pek çok alâkadar bir zat, çok defa dehşetli şekva ediyor ki: “Ben adam olamıyorum, gittikçe fenalaşıyorum, manevî hizmetlerimin neticelerini göremiyorum” diye medet istiyor. Ona yazıyoruz ki:
Bu dünya dârü’l-hizmettir; ücret almak yeri değildir. A’mâl-i salihanın ücretleri, meyveleri, nurları berzahta, ahirettedir. O baki meyveleri bu dünyaya çekmek ve bu dünyada onları istemek, ahireti dünyaya tabi etmek demektir. O amel-i salihin ihlâsı kırılır, nuru gider. Evet, o meyveler istenilmez, niyet edilmez. Verilse, teşvik için verildiğini düşünüp şükreder.
Evet, bu asırda, bir iki mektubda beyan edildiği gibi, o derece hayat-ı dünyeviye damarına dokunmuş ve yaralamış ve heyecana getirmiş ki, mübarek ve ihtiyar ve hoca ve ehl-i salâhat olan bir zat dahi, dünyada bir nevi hayat-ı uhreviye ezvakını istiyor; birinci derecede, dünyada zevk-i hayat onda hükmediyor.