Kitaplar
Kastamonu Lahikası

peygamberi tanımaz ve Allah’ı da tanımaz. Ve rûhunda kemalâtı muhafaza edecek hiçbir esasatı bilemez. Çünkü; peygamberlerin en âhiri ve en büyükleri ve dini ve daveti, umum nev-i beşere baktığı için ve mucizatça ve dince umuma faik ve bütün nev’-i beşere bütün hakaikde üstadlık edip on dört asırda parlak bir sûrette isbat eden ve nev-i beşerin medar-ı iftiharı bir zatın (a.s.m.) terbiye-i esasiyelerini ve usûl-i dinini terkeden; elbette hiçbir cihette bir nur, bir kemal bulamaz. Sukût-u mutlaka mahkûmdur.

   İşte, ey hayat-ı dünyeviyenin zevkine mübtelâ ve endişe-i istikbal ile istikbalini ve hayatını temin için çabalayan biçareler! Dünyanın lezzetini, zevkini, saadetini, rahatını isterseniz; meşrû dairedeki keyfe iktifa ediniz. O, keyfinize kâfidir. Haricinde ve gayr-i meşrû dairedeki bir lezzetin içinde bin elem olduğunu, sabık beyanatta elbette anladınız. Eğer mazi, yani geçmiş zamanın hâdisatını sinema ile hâl-i hazırda gösterdikleri gibi, istikbaldeki ahval dahi –meselâ elli sene sonraki hâlleri– bir sinema ile gösterilse idi; ehl-i sefahet şimdiki güldüklerine, yüz binlerce nefrin ve nefret edip ağlayacaktılar.

   Dünya ve ahirette ebedî ve daimî süruru isteyen, iman dairesindeki terbiye-i Muhammediyeyi (a.s.m.) kendine rehber etmek gerektir.

***   

   Bir Zaman Eskişehir Hapishanesinin

   Penceresinde Oturmuştum

    Karşısında bulunan lise mektebinin büyük kızları onun avlusunda gülerek raks ederken, onları, o dünya cennetinde cehennem hûrileri hükmünde gördüm. Fakat, birden elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Onların gülmeleri elîm ağlamaları sûretini aldı. Ondan bu gelen hakikat inkişaf etti. Yani, elli sene sonraki hallerini manevî ve hayalî bir sinema ile gördüm ki: O gülen altmış kızdan ellisi; kabirde azap çekiyorlar, toprak olmuşlar. Ve on tanesi, yetmiş yaşında çirkinleşmiş herkesin nazar-ı nefretini celbediyorlar. Ben de onlara ağladım.

   Fitne-i ahirzamanın mahiyeti bana göründü ki, o fitnenin en dehşetlisi ve cazibedarı, kadınların yüzsüz yüzünden çıkıyor. İhtiyarı selbedip, pervane gibi sefahet ateşine atıyor. Ve bir dakika hayat-ı dünyeviyeyi, senelerle hayat-ı bâkiyeye tercih ettiriyor.

   Ben bir gün sokağa bakarken, o fitnenin tesirli bir numunesini hissettim. Gençlere çok acıdım. Dedim: “Bu biçareler kendilerini, bu mıknatıs gibi cezbedici fitnenin ateşinden kurtaramazlar.” diye düşünürken; birden, o fitneyi

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360
Fihrist
Lügat