Bediüzzaman’ın makam-ı cifrîsi bulunan 191 adedine tam tamına tevafukla ima eder ki, Risale-i Nur dahi o inhisaf içinde bir " dâîi ilâllah " ’dır. بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُنِيرًا (Haşiye: 1) ve yalnız سِرَاجًا مُنِيرًا kelimesi ise tam tamına Risale-i Nur’un bir ismi olan “Siracünnur”a lâfzen ve cifren tevafukla bakar. مُنِيرًا ’daki (mim, ye), اَلنُّور ’daki şeddeli (nun)’a mukabildir. Evet, İmam-ı Ali (r.a.) keramet-i gaybiyesinde Risale-i Nur’a “Siracünnur” namını vermesi, bu ayetin bu fıkrasından mülhemdir denilebilir ve çekinmeyerek deriz. وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ بِأَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ cümlesi, şedde sayılmak cihetiyle makam-ı cifrîsiyle 1359 tarihini göstermekle bu asrımızın tam bulunduğumuz bu senesine bakarak ehl-i imana bir büyük ihsanı var, diye mana-yı remziyle haber veriyor. Biz bakıyoruz, bu zamanda en büyük ihsan imanı kurtarmaktır. Ve görüyoruz, imanı harika bürhanlarla kurtaran başta Risale-i Nur’dur. Demek bu zamana nisbeten bir fadl-u kebir de odur. Bu işareti kuvvetlendiren şudur: فَضْلاً كَبِيرًا ( Haşiye:2) ’daki فَضْلاً kelimesi 960 edip Risaletü’n Nur’un