(Ahmed Nazif’in bir mektubudur.)
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ رَسَٓائِلِ النُّورِ
Sevgili ve kıymetli Üstadım, fazilet-meab Efendim Hazretleri,
Ebedî minnettarı ve hâdimi bulunduğum Risale-i Nur’un feyzinden lâyık olmadığım pek çok eltaf-ı rabbaniyeye mazhariyetimi, gözlerimden sevinç yaşları akıtarak görmekte ve ne suretle şükranlarımla mukabele edeceğimden âciz bulunmaktayım. Dünün menfur-u umumîsi Nazif, bugünün parlak vatan-perveri veya hakikatçısı bulunmaktadır. اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبى Senelerden beri müştakı bulunduğum Nur ve gül fabrikaları mübarekler heyetinin ve o mukaddes fabrikanın makina ve çarklarının nurlu sadalarını kulaklarımla işitmek ve şu âciz ve kasır ve cahil vaziyetimle o yüksek ve aşere-i mübeşşere-i Kur’aniyeden olan ashab-ı güzîn (rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) efendilerimizin bugün şahsiyet-i maneviyelerini küçük bir mikyasta temsil eden sıddıklar, mücahidler, fedakâr kahramanlar cemaatinin iki mühim uzvu bulunan aziz kardeşlerimizden mübarek Sabri ve Büyük Hafız Ali’nin hakkımda gösterdikleri âlicenabane muhabbet ve merbutiyet-i kalbiye ve hadiselerin aynen tevafuku, bu yüksek ve muktedir Nur deryasının nurlu rüzgârlarından hasıl olan dalgaların hışırtılarından sızan bir keramet-i gaybiye bulunduğundan, bizce pek kıymettar olan bu mühim tevafukatın, günahkâr ve bütün geçmiş ömrü isyanla dolu bu âdi şahsımın öyle yüksek ve mukaddes bir heyetin mübarek iki uzvu tarafından hüsn-ü kabul görülerek iltifatlarına mazhar ve kıymetli mesai ve hizmet-i kudsiyelerine tevafukla, pek cüz’î ve değersiz hizmetimize iştirak ederek benimsemek ve kabul etmek yüceliğinde bulunmaları, Risale-i Nur’un kudsî kerametiyle Cenab-ı Rabb-i İzzetin nihayetsiz eltaf-ı sübhaniyesinden büyük