Kitaplar
Kastamonu Lahikası

koymak istemiş, fakat kutu sekiz şekerden fazla almamış. Emin, fesübhanallah der; on yedi şeker yerine, kutu sekiz şekerle dolsun, diye taaccüb ettik. İşte bu vakıa, bize şuhud derecesinde kanaat verdi ki; bu sırr-ı bereket Risale-i Nur, hâdimlerine bir inayet-i ilâhiye ve bir iltifat-ı rabbanidir.

   İkincisi: Yine aynı günde ben, yani Mehmed Feyzi, evvelce yazıp Üstadıma teslim ettiğim Hücumat-ı Sitte risalesini bana vermek için sakladığı yerden ararken, fevkalme’mul bir surette, bulunmaz. Birden o anda, âdetlerinin hilâfına olarak hiç vuku bulmamış bir tarzda, bir hadise zuhuruyla, gözlüklerini bırakarak merdiven tarafına müteveccih olurlar. Aynı vakitte Risale-i Nur’un intişarına ve hizmetine zarar vermek niyetiyle casus bir adamın merdivene doğru, zâhiren ziyaret maksadıyla yürüdüğü görülür. Üstadın telâşlı olduğunu hisseder. Üstad, onun nazarını öteki hadise-i bedeniyeye çevirir, ona der: “Görüyorsun ki ben mazurum, ziyareti başka güne bırak.” O da döner, gider. Hem Mehmed Feyzi, hem Hücumat-ı Sitte hem başka işlerimiz o tecessüsten kurtuldu.

   Evet, Hücumat-ı Sitte saklandığı muayyen yerinde fevkalâde bir surette kaybolması, ehemmiyetli bir hadisenin önünü aldı. Üstada ârız olan bu hilâf-ı âdet hâlet ve o Risalenin muayyen yerinde bulunmaması kat’iyen tesadüfe hamledilmez. Bir hafta sonra o Risaleyi hilaf-ı me’mul bir yerde bulduk. Üstadımın emriyle Emin kardeşime ehemmiyetli bir surette okudum. Üstad bize izahat veriyordu. O vakte kadar böyle mühim ve tesirli ders almamıştık. Demek bu iki mühim sırra binaen Risale kendini göstermedi. İşte bu hadise, Risale-i Nur’un ihlâslı ve sadık şakirdleri her vakit bir hıfz ve inayet altında ve daima himayet altında olduklarına şüphe bırakmıyor.

   Üçüncüsü: Üstadımızın bir okka kadar peyniri vardı. Ekser günlerde o peynirden hoşuna gittiği için, bir-iki defa yiyordu. Hem bize de yediriyordu. Hem yemeksiz olduğu ekser vakitlerde ondan yediği halde, altı ay kadar devam ettiğini ve hâlen de, yüz dirhem kadar o peynirden bulunduğunu, ben –yani daimî hizmetçisi Emin– ve ben -yani talebesi ve hizmetçisi Küçük Husrev- yakînen görüp tasdik ediyoruz. Fakat bu hadise-i bereketin ifşasından sonra, evvelce görünmeyen dibi görünmeye başladı, noksaniyetini gösterdi. Evet, bereket hususunda şayan-ı hayret bir hadisedir. Hem yarım kilo tereyağı, ekser günlerde fazlaca sarfolunduğu halde, elli güne yakın devamı, şübhesiz bir bereket içine girmiş.

   Yine aynen Ramazan Bayramında, Üstadın rızası olmadığı halde, Tahsin ve ben -yani Emin- bir kilo ince şeker getirmiştik. Ekseri yoğurt ve süt ve tatlı kabağa ve sair şeylere, bazen yirmi-otuz dirhem kadar kattıkları 

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360
Fihrist
Lügat