Eşyada olan asvat, birer savt-ı vücuddur: “Ben de varım” derler. O kâinat-ı
sâkit birden söze başlıyor: “Bizi camid zannetme, ey insan-ı boş boğaz!”
Tuyurları söylettirir ya bir lezzet-i nimet, ya bir nüzul-ü rahmet. Ayrı ayrı
seslerle, küçük ağazlarıyla rahmeti alkışlarlar, nimet üstünde iner, şükür
ile eder pervaz.
Remzen onlar derler: “Ey kâinat kardeşler! Ne güzeldir hâlimiz, şefkatle
perverdeyiz, hâlimizden memnunuz.” Sivri dimdikleriyle fezaya saçıyorlar
birer avaz-ı pür-naz.
Güya bütün kâinat ulvî bir musikîdir, iman nuru işitir ezkâr ve tesbihleri.
Zira hikmet reddeder tesadüf vücudunu, nizam ise tardeder ittifak-ı
evham-saz.
Ey yoldaş! Şimdi şu âlem-i misalîden çıkarız, hayalî vehimden ineriz, akıl
meydanında dururuz, mizana çekeriz, ederiz yolları ber-endaz.
Evvelki elîm yolumuz mağdûb ve dâllîn yolu. O yol verir vicdana tâ en derin
yerine hem bir hiss-i elîmi, hem bir şedid elemi. Şuur onu gösterir.
Şuura zıd olmuşuz.
Hem kurtulmak için de muztar ve hem muhtacız; ya o teskin edilsin, ya
ihsas da olmasın; yoksa dayanamayız, feryad u fizar dinlenmez.
Hüda ise şifadır. Heva, ibtal-i hisdir. Bu da teselli ister, bu da tegafül ister, bu
da meşgale ister, bu da eğlence ister. Hevesat-ı sihirbaz. Tâ vicdanı
aldatsın. Ruhu tenvim edilsin, tâ elem hissolmasın. Yoksa o elem-i elîm,
vicdanı ihrak eder, fîzara dayanılmaz, elem-i ye’s çekilmez.
Demek sırat-ı müstakîmden ne kadar uzak düşse, o derece nisbeten şu
hâlet tesir eder, vicdanı bağırttırır. Her lezzetin içinde elemi var, birer iz.
Demek heves, heva, eğlence, sefahetten memzuc olan şaşaa-i medeni, bu
dalâletten gelen şu müdhiş sıkıntıya bir yalancı merhem, uyutucu zehir-baz.
Ey aziz arkadaşım! İkinci yolumuzda, o nuranî tarikte bir hâleti hissettik.
O hâletle oluyor hayat, maden-i lezzet. Âlâm olur lezaiz.
Onunla bunu bildik ki; mütefavit derecede, kuvvet-i iman nisbetinde ruha
bir hâlet verir. Cesed ruhla mültez, ruh vicdanla mütelezziz.
Bir saadet-i âcile, vicdanda münderiçdir. Bir firdevs-i manevî, kalbinde
mündemiçdir. Düşünmekse deşmektir, şuur ise şiar-ı raz.
Şimdi ne kadar kalb ikaz edilirse, vicdan tahrik edilse, ruha ihsas verilse,
lezzet ziyade olur. Hem de döner ateşi nur, şitası yaz.