Eski Said’in âsarından İşaratü’l-İ’caz tefsiri, Risale-i Nur’a girmesi münasebetiyle Eski Said’in Risale-i Nur dairesinde, Yeni Said’in ve arkadaşlarının fıkraları içinde bir-iki fıkrası girmek hakkını kazandığından, yirmiüç sene evvel Ramazan-ı fierif’te Fatiha’nın ahirine ait birden ehemmiyetli imanî bir fıkrası, Lâhika’nın üçüncü parçasının başına girdi. Fakat o, gayet muhtasar konuştuğu için tam dikkatle anlaşılabilir. İkinci fıkrası, Sure-i İhlas’ın bir nükte-i i’caziyesine dairdir.
Lemeat’tan
Fatihanın Ahirinde İşaret Olunan Üç Yolun Beyanı
Ey birader-i pür-emel! Hayalini ele al, benimle beraber gel.
İşte bir zemindeyiz, etrafa bakarız; kimse de görmez bizi.
Çadır direkleri hükmünde yüksek dağlar üstünde karanlıklı bir bulut
tabakası atılmış, hem o dahi kaplatmış zeminimizin yüzü.
Müncemid bir sakf olmuş, fakat altı yüz açıkmış, o yüzü güneş görürmüş.
İşte bulut altındayız, sıkıyor zulmet bizi.
Sıkıntı da boğuyor; havasızlık öldürür. fiimdi bize üç yol var.
Bir âlem-i ziyadar, bir kerre seyrettimdi bu zemin-i mecazi.
Evet bir kerre buraya da gelmişim, üçünde ayrı ayrı dahi gitmişim.
Birinci yolu budur: Ekseri burdan gider; o da devr-i âlemdir, seyahata
çeker bizi.
İşte biz de yoldayız, böyle yayan gideriz. Bak şu sahranın kum deryalarına,
nasıl hiddet saçıyor, tehdit ediyor bizi!
Bak şu deryanın dağvari emvacına! O da bize kızıyor. İşte elhamdülillâh
öteki yüze çıktık, görürüz güneş yüzü.
Fakat, çektiğimiz zahmeti ancak da biz biliriz. Of, tekrar buraya döndük, şu
zemin-i vahşetzar, bulut damı zulmettar. Bize lâzım: Revnekdar eder
kalbdeki gözü
Bir âlem-i ziyadar. Fevkalâde eğer bir cesaretin var; gireriz de beraber, bu
yol pür-hatarkâr. İkinci yolumuzu: