Kitaplar
Kastamonu Lahikası

   Evet, Eskişehir Hapishanesinde, dehşetli bir zamanda ve kudsî bir tesellîye pek çok muhtaç olduğumuz hengamda, manevî bir ihtarla, “Risale-i Nur’un makbuliyetine dair eski evliyalardan şahit getiriyorsun. Halbuki   وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍ   sırrıyla en ziyade bu meselede söz sahibi Kur’andır. Acaba, Risale-i Nur’u, Kur’an kabul eder mi? Ona ne nazarla bakıyor?” denildi. O acip sual karşısında bulundum. Ben de Kur’an’dan istimdat eyledim. Birden, otuz üç ayetin mana-yı sarîhinin teferruatı nev’indeki tabakattan, mana-yı işarî tabakasında ve o mana-yı işarî külliyetinde dahil bir ferdi Risale-i Nur olduğunu ve duhulüne, medar-ı imtiyazına bir kuvvetli karine bulunmasını bir saat zarfında hissettim; ve bir kısmı, bir derece izah ve bir kısmını mücmelen gördüm. Kanaatimde hiçbir şek ve şüphe ve vehim ve vesvese kalmadı. Ben de, ehl-i imanın imanını, Risale-i Nur’la muhafaza niyetiyle o kat’î kanaatimi yazdım ve has kardeşlerime mahrem tutulmak şartıyla verdim. Ve o risalede, biz demiyoruz ki, “Ayetin mana-yı sarîhi budur;” ta hocalar  فِيهِ نَظَرٌ   desin. Hem dememişiz ki, “Mana-yı işarînin külliyeti budur.” Belki diyoruz ki:

   Mana-yı sarîhinin tahtında müteaddit tabakalar var; bir tabakası da, mana-yı işarî ve remzîdir. Ve o mana-yı işarî de, bir küllîdir; her asırda cüz’iyatları var. Risale-i Nur dahi bu asırda o mana-yı işarî tabakasının külliyetinden bir ferttir. Ve o ferdin kasden bir medar-ı nazar olduğuna ve ehemmiyetli bir vazife göreceğine, eskiden beri ulema mabeyninde cari bir düstur-u cifrî ve riyaziyle karineler, belki hüccetler gösterilmişken, Kur’an’ın ayetine veya sarahatine değil incitmek, belki i’caz ve belâğatine hizmet ediyor. Bu nevi işarat-ı gaybiyeye itiraz edilmez. Ehl-i hakikatın, nihayetsiz işarat-ı Kur’aniyeden had ve hesaba gelmeyen istihracatlarını inkâr edemeyen, bunu da inkâr etmemeli ve edemez.

   Amma, benim gibi ehemmiyetsiz bir adamın elinde böyle ehemmiyetli bir eserin zuhur etmesini istiğrab ve istib’ad edip itiraz eden zat, eğer buğday tanesi kadar çam çekirdeğinden dağ gibi çam ağacını halkeylemek azamet ve kudret-i ilâhiyeye delil olduğunu düşünse, elbette bizim gibi acz-i mutlak ve fakr-ı mutlakta ve böyle ihtiyac-ı şedit zamanında böyle bir eserin zuhuru, “vüs’at-i rahmet-i ilâhiyeye delildir” demeye mecbur olur.

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360
Fihrist
Lügat