kadar devam edeceğini mana-yı işarî ve cifriyle gösterirler. Ve Fatiha ve hadisin irae ettikleri tarihe, makam-ı ebcedleriyle tekarrüb edip, farklı bir derece tevafuk ederler ve manalarıyla da, tam tetabuk ederek, parlak bir lem’a-i i’caziye-i gaybiyeyi gösteriyorlar.
***
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Aziz kardeşlerim,
Çok selâm. Birden bire kalbe gelen bir nükte-i i’caziyeyi size gönderiyorum. Münasib görürseniz Lâhika’ya girsin.
Kur’an’a ait en cüz’î, en küçük bir nüktenin de kıymeti büyük olduğundan, İşarat-ı Kur’aniyenin bu zamanımıza temas eden küçük bir şuaı, bugün, Sûre-i Ve’l-Asrî nükte-i i’caziyesi münasebetiyle, Sûre-i Fîl’den, mana-yı işarî tabakasından, tevafuk düsturuna istinaden bir nüktesini beyan etmem ihtar edildi. fiöyle ki:
Sûre-i أَلَمْ تَرَ كَيْفَ meşhur ve tarihî bir hadise-i cüz’iyeyi beyanla küllî ve her asırda efradı bulunan o gibi ve ona benzeyen hadiseleri ihtar ve tabakat-ı işariyeden her tabakaya göre bir manayı ifade etmek, umum asırlarda, umum nev-i beşerle konuşan Kur’an-ı Mucizü’l-Beyanın belâğatının muktezası olmasından, bu kudsî sûre, bu asrımıza da bakıyor, ders veriyor. Fenaları tokatlıyor. Mana-yı işarî tabakasında bu asrın en büyük hadisesini haber vermekle beraber, dünyayı her cihetle dine tercih etmek ve dalâlette gitmenin cezası olarak, cifir ve hesab-ı ebcedle, üç cümlesi, aynı hadisenin zamanına tetabuk edip işaret ediyor.
Birinci cümlesi: Kâbe-i Muazzamaya hücum eden Ebrehe askerlerinin başlarına ebabil tayyareleriyle semavî bombalar yağdırmasını ifade eden تَرْمِيهِم بِحِجَارَةٍ cümle-i kudsiyesi, 1359 edip, dünyayı dine tercih eden ve nev-i beşeri yoldan çıkaran medeniyetçilerin başlarına semavî bombalar ve taşları yağdırmasına tevafukla işaret ediyor.