Kitaplar
Kastamonu Lahikası

bir cama mukabil, ahirette bir elmas verir. Bu ciddi meseleye bir lâtifeyi Feyzi ile Emin ilhak etmek istediler. Tâ usanç vermesin. Şöyle ki:

   Feyzi ile Emin diyorlar: “Üstadımızın ve Risale-i Nur’un ciddî hakaikleri içinde en tatlı bir fakihesi tevafuk olduğu için, kardeşlerimize, yine bu iki gün zarfında küçük bir iki tevafuku, size bundan evvelki tevafuka haşiye olarak yazıyoruz. Evet, nasıl ki kelimatta ve kelimat-ı mektubede tevafuk, bir kasd, bir inayet-i hususiyeyi gösteriyor. Bazen harika olup keramet derecesine çıkıyor. Bazen lâtif bir zarafet veriyor. Aynen öyle de, Risale-i Nur’a ait ve Üstadımıza ait hadisatta da aynen, kasdî ve inayetkârane tevafuku, akvaldeki o ef’alde dahi görüyoruz.

   Ezcümle: Size yazılan, dört ay gelmeyen hane sahibesi için Emin kardeşimize dedi: “Haber gönder” tekellümünde, onun kapı çalması tevafuk ettiği gibi; aynı cümle, iki defa okunduğu zaman, “Emin’e dediği” kelimesi okunduğu ânında, aşağıdaki kapıyı Emin açtı. Gelmek zamanı gelmeden geldi. İkinci gün, yine başka bir adama okunduğu vakit, “Emin’e dediği” kelimesini okuduğu vakit, aynı anda yukarı kapıyı Emin açtı, gelmek âdetine muhalif olarak geldi, girdi. Bu iki tevafuk, hane sahibesinin tevafukuna tevafuku gösteriyor ki, en cüz’î işlerimiz de tesadüf değil, kasdî tevafuktur. Hem, dört ay evvel bize bir parça tarhana getiren Risale-i Nur şakirdlerinden Fuad’ın, İstanbul’a gidip, otuz gün tehirinden, geç kalmasından endişe ettiğimiz aynı günde, onun tarhanası bittiği aynı günde gelmesi tevafuk etti.

   Hem aynı günde, bir parça tereyağı –biz de Üstadımız da bunun bereketini hissediyorduk– bittiği dakikada onun miktarına tevafuk edip, zannımızca aynı yerde, aynı miktar, aynı zamanda geldiği gibi; hem buralarda, köylerde, kül içinde yapılan bir çörek, Üstadımızın hoşuna gittiği için sabah akşam ondan yiyip ve on beş gün devam edip, bittiği aynı günde, aynı çörekten, onun akrabasından birisi getirdi. Bu tevafukun hatırı için geri çevirmedi, kabul etti. Mukabilinde bir teberrük verdi. Gözümüzle bu lâtif tevafukdaki şirin inayet-i ilâhiyenin cüz’î cilvelerini gördük ve anladık ki, kör tesadüf işimize karışmaz. Manidar tevafuk, Risale-i Nur’un kelimatında ve hurufatında olduğu gibi, ona temas eden harekât ve ef’alde de öyle manidar tevafuklar var. İnayete temas ettiği için, en cüz’î bir şey de olsa kıymeti büyüktür. Böyle uzun yazmak ve ziyade ehemmiyet vermek israf olmaz. Çünkü, manası olan inayet ve iltifat-ı rahmet muraddır. Ve o bahis dahi manevî bir şükürdür.

Risale-i Nur şakirdlerinden Emin, Feyzi

 

   Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ederiz. Ve dualarını isteriz.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

***

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360
Fihrist
Lügat