mesrur etti. Cenab-ı Hak, onu ve onun gibi Risale-i Nur’a çalışan masumlara tevfik ve selâmet ve saadet ihsan eylesin. Âmin.
Hafız Mustafa’nın bizce pek çok ehemmiyetli olan mektubu, çoktan beri beklediğim bir hakikati gösterdi ki, Risale-i Nur dairesindeki şakirdler, istişare suretinde, tab etmek gibi çok ehemmiyetli işleri görmeye başlamalarıdır.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz.
اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz
Said Nursî
***
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık ve sebatkâr kardeşlerim!
Merhum Lütfi’nin bir ders arkadaşı ve merhum Abdurrahman’ın bir vârisi ve numunesi olan Zekâi’nin eski Zekâi’ye dönmesini ve tam nedametini çoktan beklediğim bu defaki mektubuyla aynen merhum Abdurrahman’ın mektubu gibi ciddi bir nedamet ve dünya hevesatından bir nefret gösterdiğini gördüm. Böyle bir talebemi yine eski sadakatda bulduğuma şükrettim. Ve bunun bu sadakat ilticası ciddi olduğuna delâlet eden Risale-i Nur’un bir kerametini beyan ediyoruz. fiöyle ki: Burada Emin, Feyzi hazır iken Âtıf Hasan’a dedim ki: “Zekâi’yi gör ve de ki, “ben onu kabul ediyorum. Hastalara bakması da Risale-i Nur hesabına teselli vermek cihetinde mecburiyetle yapsa, men’ de etmeyiz.” Daha yeni gelen mektubunda istediği mukabele nev’inde söyledik. Güya Zekâi kapı arkasında bulunuyor gibi Risale-i Nur hesabına ona karşı mukabelemi ve kabulümü işitiyor gibi mesafece çok uzakta bulunan o kardeşimiz aynı zamanda, aynı