diye anladım. Sizler ile uzunca konuşmak isterdim. fiimdi acele bir iş için ve postaya muhavereyi leffen ve bunun arkasında acib rüyayı gönderiyorum.
Nur ve gül fabrikaları ve mübarekler heyet-i faaliyeye ve Medrese-i Nuraniyelere ve Atabeyli kahramanlara ve beni çok minnettar ve daima mesrur eden masumlara ve ümmi ihtiyarlara yüz binler selâm ve selâmet duası ile hatm-i kelâm ederim.
Kardeşiniz
Said Nursî
***
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniyede
kahraman arkadaşlarım,
Bundan evvel üç mektup, emaneti aldıktan sonra göndermiştim. Bu defaki Hafız Ali’nin mektubunda onlardan bahsetmemiş, merak ettim. Nur Fabrikası sahibi Hafız Ali’nin hastalığı beni müteessir etti, bizi duaya sevk etti. Cenab-ı Hak kuvvet ve şifa ihsan eylesin. Âmin.
Hafız Ali’nin mektubuyla Risale-i Nur’un ehemmiyetli rükünlerinden olan Halil İbrahim’in ve eski Zekâi’nin sisteminde Ahmed Feyzi*nin mektupları, şahsıma ait haddimden yüz derece fazla hüsn-ü zanları bir tarafta kalsa –ondan kat-ı nazar– o havalide Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsine karşı Halil İbrahim’le, Ahmed Feyzi’nin sarsılmaz, gayet kuvvetli irtibatlarını gösterdiğinden, bizi cidden mesrur eyledi.
Evet, onların o şiddetli alâkadarlıkları, o havalide Risale-i Nur’u yerleştiriyor, idame ettiriyor. O ikisinin mektupları, suret-i zahiriyede benim şahsıma atf-ı ehemmiyet etmeleri gerçi muvafık değil, mübalâğadır; fakat o yanlış suretin altındaki hakikat ve Risale-i Nur şakirdlerinin samimi tesanüdlerinden süzülen bir şahs-ı maneviye, Risale-i Nur’un Kur’an’dan gelen