ve cezaletine bir ziynet ve huruf-u Kur’aniyenin intizamından ve vaziyetlerinden tezahür eden bir nevi i’caz çıktı. Daha o yolda çalıştırılmadık.
Umum kardeşlerimize ve Risale-i Nur’da ders arkadaşlarıma birer birer selâm ve dua ederiz ve dualarını rica ederiz.
اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Size müştak ve dualarınıza muhtaç
Said Nursî
***
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ هَدَايَاكُمْ
Aziz, sıddık, mübarek, masum kardeşlerim!
Sizin çok mübarek ve nazarımızda çok kıymettar ve benim nazarımda
Cennet’in وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ tarafından ebedî ve firdevsî bir hediye-i kudsiye gibi geçen ve gelen iki bayramı, Cennet’in şekerlemeleri ve tatlıları gibi tatlılaştıran ve ziynetlerin ve nakışların yetmiş tarzlarını giyen hurilerin hulleleri ve libasları gibi, manevi meclisimizi ziynetlendiren hediyenizi aldık. Bu hediye, Risale-i Nur hizmeti noktasından ne derece ehemmiyetli olduğunu bu günlerde başıma gelen ve rüyama giren bir hadise ile anlayınız. Şöyle ki:
Bu çok kıymettar hediyeyi almazdan üç gün evvel, aynen hediyeniz Kastamonu’ya geleceği anında rüyada görüyorum ki; terfi-i makam ve rütbe için bizlere bir ferman-ı şahane manevi bir canibden geliyor, kemal-i hürmetle ellerinde tutup bize getiriyordular. Biz baktık ki, o ferman-ı âlî Kur’an-ı Azîmüşşan olarak çıktı. O halde bu mana kalbe geldi: Demek Kur’an yüzünden Risale-i Nur’un şahs-ı manevisi ve biz şakirdleri, bir terfi ve terakki fermanını âlem-i gaybden alacağız.