Kitaplar
Kastamonu Lahikası

kadar hakiki kardeşlerim ve akariblerim var ki, meskat-ı re’sim olan Nurs karyesine pek çok cihetlerle tercih ediyorum. Ve büyük Isparta’nın bir küçük evlâdı hükmünde olan Isparit nahiyemize, büyük Isparta’nın bir tek köyünü tercih ediyorum. O kadar halis, kahraman kardeşleri bana veren Isparta, taşı da, toprağı da bana ve belki Anadolu’ya mübarek olmuş. İnşaallah hem Anadolu’ya, hem âlem-i İslâma neşrettikleri Nur tohumları birer rahmete mazhar olur, sünbül verir. Hem gıda, hem ziya, hem deva olup manevî galâ ve veba ve zulmü ve zulmeti dağıtır.

   Dördüncüsü: Sabık üç tevafuku yazdıktan sonra, büyük Hafız Ali’nin gayet güzel mektubuyla, Hulûsi-i salis Abdullah Çavuş'un manidar mektubu ve Hulûsi Beyin ve Kâtib Osman’ın kıymetli mektuplarını aldım. Hafız Ali’nin mektubunda yazdığı şu fıkra, Konya âlimlerinin Risale-i Nur’u yazmakta ve takdir etmekte olduklarını ve tefsir sahibi Hoca Vehbi’nin (r.h.) Risale-i İhlâs karşısında mağlûbiyetle beraber, Risale-i Nur’a karşı hayran ve takdirkâr olması münasebetiyle, Hafız Ali demiş: “Risale-i Nur’un bir kerametidir, öküze et ve arslana ot atmaz. Öküze ot verir, arslana et verir. O arslan hocanın en evvel İhlâs Risaleleri eline geçmiş.”

   İşte, Hafız Ali’nin bu mektubunu aldığımdan ya altı, ya yedi gün evvel, Karadağ’dan inerken, birden diyordum: “Yahu, ata et, arslana ot atma; arslana et, ata ot ver.” Bu kelimeyi beş altı defa hoşuma gitmiş, tekrar ediyordum. Ya Hafız Ali benden evvel yazmış, bana da söylettirdi; veyahut ben evvel söylemişim, ona yazdırılmış. Yalnız bu garip tevafukta bir farkımız var. O, “öküze ot” demiş, ben “ata ot” demişim.

   Dört kardeşimize ayrı ayrı mektup yazmak haklarıdır. Fakat mektubu evvelce yazdığımızdan o pek uzun olmasın diye kısa kesiyoruz. Yalnız ciddi ve hamiyetli Abdullah Çavuş kardeşimizin ehemmiyetli mektubunda vaziyet-i hazıraya bakan ciheti şimdiki vaziyetim o nevi şeylerle meşgul olmamaktadır. Ve içindeki sadık bir kardeşimiz Barlalı Bahri’nin Risale-i Nur’la tam alâkadarlığı ve kıymettar kayınpederi ve pederi gibi hakiki ve hakikatlı bir dost olduğu cihetle onu ne halde ve nerede olduğunu bilemediğimden beni çok mesrur eyledi. Abdullah Çavuş da hakikaten Lütfi’nin varisi olduğu gibi kahraman Tahiri’nin de kardeşidir. Mektubunda hasta hoca Hafız Zühtü ise, o eski dostumuza selâm. Allah şifa versin. Kâtib Osman’ın cemiyetli mektubu ve tarz-ı ifadesi ikinci bir Husrev olduğunu isbat ediyor. Ve Hulûsi Bey kardeşimizin Risale-i Nur’a karşı ihlâs ve sadakatı terakkide olduğunu gösteriyor. Cenâb-ı Hak onlar gibi kardeşleri 

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360
Fihrist
Lügat