Kitaplar
Kastamonu Lahikası

olan ulemadan ve sâdattan ve meşayihten ve ahbaptan ve hemşehrilerden birisini muarız çıkardı, o ifratı tadil edip adalet etti. “Size, kâinatın en büyük meselesi olan iman hizmeti yeter” diye, bizi merhametkârane o hadiseye mahkûm eyledi. Sonra, lillâhilhamd, o muarızı susturdu, o ateşi söndürdü. Fakat münafıklar söndürmemek için çalışıyorlar.

   İkinci Nokta: Bu dehşetli ihtikârdan çıkan kaht ve galâ ve açlık ve zaruret, yaşamak damarını şiddetle yaralandırıyor. Bu yara, hissiyat-ı ulviye-i diniyeyi bir derece susturmaya vesile olup, ehl-i dalâlete yardım ediyor. Herkes midesini düşünmeye başlıyor. Kalb, hakikatten ziyade ekmeği düşünüp hayata, yaşamaya, yardıma koşup vazife-i hakikiyesini ikinci derecede bırakır. Buna karşı Risale-i Nur’un şakirdleri bir uzun Ramazan nazarıyla bakıp, kefaretü’z-zünub ve bir riyazet-i şer’iyeye çevirebilirler. Alenen nakz-ı sıyamla Ramazanın hürmetini kıran bedbahtlara gelen o musibet, masumları da incitir. Fakat Risale-i Nur şakirdleri ve masumları, o musibeti lehlerine döndürüp, hayırlı bir riyazete kalb ederler, kanaat ve iktisadla karşılarlar.

   Üçüncü Nokta: İki Meseledir.

   Birincisi: Müdekkik Hoca Sabri, Feyzi’nin istihracına dair Feyzi’ye yazdığı mektub, güzeldir. Lâhika’ya girdikten sonra, hocalar   فِيهِ نَظَرٌ   dememek için bazı kelimatı tadil edildi.

   Ezcümle, “has” yerine “en ziyade” kelimesi konuldu. “Münhasır ve yegâne” kelimesi tayyedilip ve “kâffe-i nazar” yerine “ehemmiyetli bir nazar“ gibi tadil edildi. Feyzi diyor: “Büyük kardeşim Sabri’nin bana karşı mektubuna ve fehmimin tasdikine pek çok teşekkür edip ellerinden öperim.”

   İkinci mesele: İstanbul ulemasının en büyüğü ve en müdekkiki ve çok zaman müftiü’l-enam olup eski fetva emini meşhur Ali Rıza Efendi (r.h.), Birinci Şua-İşarat-ı Kur’aniye ve Ayetü’l-Kübra gibi risaleleri gördükten sonra, Risale-i Nur’un mühim bir talebesi olan Hafız Emin’e demiş ki:

   Bediüzzaman, şu zamanda, din-i İslâma en büyük hizmet eylediğini ve eserlerinin tam doğru olduğunu ve böyle bir zamanda mahrumiyet içinde, feragat-ı nefs edip, yani dünyayı terk edip böyle bir eser maydana getirmek hiç kimseye müyesser olmadığını ve her suretle şayan-ı tebrik olduğunu ve Risale-i Nur’un, müceddid-i din olduğunu ve “Cenâb-ı Hak, onu, muvaffakun-bilhayr

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360
Fihrist
Lügat