Kitaplar
Barla Lahikası

   Saniyen: Bana karşı umumen dost bir şehir ahalisinden bir müftü, sathi bir nazar ile vahi bazı tenkidatı Onuncu Sözün teferruat kısmına etmiş diye Abdülmecid yazıyor. Abdülmecid’in ona verdiği cevaplar iki yer müstesna, mütebakisi kâfidir. Fakat iki yerde o da o zatın sathi sualine sathi olarak cevap vermiş:

   Birincisi: O zat demiş ki, “Onuncu Sözün hakikatleri münkirlere karşı değil. Çünkü, sıfat ve esma-i ilâhiyeye bina edilmiş.” Abdülmecid cevabında diyor ki, “Münkirleri Hakikatlerden evvelki dört işaretle imana getirmiş, ikrar ettirmiş. Sonra Hakikatleri dinlettiriyor” mealinde cevap vermiş. Hakiki cevabı şudur ki: Her bir Hakikat, üç şeyi birden isbat ediyor; hem Vacibü’l-Vücudun vücudunu, hem esma ve sıfatını, sonra haşri onlara bina edip isbat ediyor. En muannid münkirden tâ en halis bir mü’mine kadar herkes her Hakikatten hissesini alabilir. Çünkü, Hakikatlerde mevcudata, âsâra nazarı çeviriyor. Der ki: Bunlarda muntazam ef’al var, muntazam fiil ise failsiz olmaz. Öyle ise bir faili var. İntizam ve mizan ile o fail iş gördüğü için hakîm ve âdil olmak lâzım gelir. Madem hakîmdir, abes işleri yapmaz. Madem adaletle iş görüyor, hukukları zayi etmez. Öyle ise bir mecma-ı ekber, bir mahkeme-i kübra olacak. İşte Hakikatler bu tarzda işe girişmişler. Mücmel olduğu için üç davayı birden isbat ediyorlar. Sathi nazar fark edemiyor. Zaten o mücmel Hakikatlerin her birisi başka Risaleler ve Sözlerde kemal-i izah ile tafsil edilmiş.

   Abdülmecid’in ikinci nakıs cevabı şudur ki:

   O zatın yanlış sualine mümaşat edip yanlışını kabul ettiği için yanlış etmiş. Çünkü Onuncu Sözün “Haşiye”sinde, ism-i âzam yalnız her ismin bir mertebesinden ibaret olduğu zikredilmemiş. Belki çok yerlerde demişiz; ism-i âzamdan ve her ismin âzami mertebesinden tezahür eder. İsm-i âzamı isbat etmekle beraber, her ismin bir mertebe-i âzamı var ki; Resul-i Ekrem (a.s.m.) bunlara mazhar olduğu gibi haşr-i âzam da onlara bakıyor. Meselâ ism-i Hâlik meratibi, benim Hâlikımdan tut, tâ Hâlik-ı Küll-i şeye kadar olan mertebe-i âzama kadar meratibi var. O şüpheli zatın, her ismin bir mertebe-i âzamı olduğunu tezyif etmek niyetiyle mutasavvıfa-i mütefelsife fikridir. Halbuki başta İmam-ı Âzam, İmam-ı Gazalî, Celâleddin-i Suyutî, İmam-ı Rabbanî, Şah-ı Geylânî gibi sıddıkîn-i muhakkıkîn, ism-i âzamı ayrı ayrı görmüşler. İmam-ı Âzam demiş, “el-Adl, el-Hakem ism-i âzamdır.” ve hakeza. Her ne ise bu mesele bu kadar yeter.

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360361362363364365366367368369370371372373374375376377378379380381382383384385386387388389390391392393394395396397398399400401402403404405406407408409410411412413414415416417418419420421422423424425426427428429430431432433434435436437438439440441
Fihrist
Lügat