girmek, esbabda boğulmak ihtimali var. Vahdet-i şuhud ise, o zararsızdır. Ehl-i sahv’in de yüksek bir meşrebidir.
اَللّٰهُمَّ اَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَارْزُقْنَا اِتِّبَاعَهُ
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَۤا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Kardeşiniz
Said Nursi
*
(MEKTUBAT’IN, YİRMİ ALTINCI MEKTUBUN
DÖRDÜNCÜ MEBHASININ BİRİNCİ MESELESİ, EVVELEN KISMI)
بِاسْمِهِ
وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَعَلٰى وَالِدَيْكُمْ وَعَلٰى اِخْوَانِكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık ve sadık, muhlis ve halis kardeşim İbrahim Hulûsi Bey!
Mektubunda beyan ediyorsun ki, Eğirdir gibi orada muvaffak olmuyorsun. Ondan telâş etme, orada öyle esbab var ki, bütün bütün tevakkuf ve tatil neticesini verebilirdi. Cenab-ı Hakka şükür yine tevakkuf değil muvaffakiyet var.
O manevî esbabdan biri şudur ki, cinnî şeytandan ders alan insan şeytanları, dünyevî meşgaleleri ile seni bir çember içine alıp, Nurlara hizmetini tahdit etmek için, sezdirmeyerek perde altında çalışmışlar.