Kitaplar
Barla Lahikası

o ruhun kemali ve o vücudun yüksekliği bu cilveleri böyle gösterir, her dakika başka bir nakşı ve ayrı bir hüsnü izhar eder, hakiki ihtiyariyle bir icad değil, belki bir cilvedir, bir tezahürdür.”

   Diğer adam der ki: “Bu mizanlı ve nizamlı gayet sanatkârane nakışlar, kat’î bir surette bir irade ve ihtiyar ve kasd ve meşiet iktiza eder. İradesiz bir cilve, ihtiyarsız bir tezahür olamaz.”

   Evet tavusun mahiyeti güzel ve yüksektir. Fakat onun mahiyeti fail olamaz, belki münfaildir. Faili ile hiçbir cihetle ittihad edemez. Ruhu güzel ve âlidir, fakat mucid ve mutasarrıf değil, belki ancak mazhar ve medardır. Çünkü her bir tüyünde bilbedahe nihayetsiz bir hikmetle bir sanat ve nihayetsiz bir kudretle bir nakş-ı ziynet görünüyor. Bu ise iradesiz, ihtiyarsız olamaz. Bu kemal-i kudret içinde kemal-i hikmeti ve kemal-i hikmet içinde kemal-i rububiyeti ve merhameti gösteren sanatlar; cilve-milve işi değil. Bu yaldızlı defteri yazan kâtib içinde olamaz, onunla ittihad edemez, belki yalnız o defter, o kâtibin yazı kaleminin ucu ile teması var; öyle ise o kâinat denilen misalî tavusun harikulâde ziynetleri, tavus hâlikının yaldızlı bir mektubudur.

   İşte şimdi tavusa bak, o mektubu oku. Kâtibe; maşaallah, tebarekâllah, sübhanallah de. Mektubu, kâtib zanneden veya kâtibi mektub içinde tahayyül eden veya mektubu hayal tevehhüm eden, elbette aklını aşk perdesinde saklamış, hakikatın hakiki suretini görmemiş.

   Vahdetü’l-vücud meşrebine sebebiyet veren aşkın envaından en mühim sebep, aşk-ı dünyadır. Mecazî olan aşk-ı dünya, aşk-ı hakikiye inkılâb ettiği zaman, vahdet-i vücuda inkılâb eder. Nasıl ki, insandan şahsi bir mahbubu, muhabbet-i mecazî ile sever, sonra zeval ve fenâsını kalbine yerleştirmiyen bir âşık, mahbubuna aşk-ı hakiki ile bir beka kazandırmak için, Mabud ve Mahbub-u Hakikinin bir ayine-i cemalidir, diye kendine teselli eder, bir hakikata yapışır.

   Öyle de koca dünyayı ve kâinatı heyet-i mecmuasıyla mahbub ittihaz eden, sonra o muhabbet-i acibe, daimî zeval ve firak kamçılarıyla muhabbet-i hakikiye inkılâb ettiği vakit, o çok büyük mahbubunu zeval ve firaktan kurtarmak için, vahdetü’l-vücud meşrebine iltica eder. Eğer gayet yüksek ve kuvvetli iman sahibi ise, Muhyiddin-i Arabî’nin emsali gibi zatlara, zevkli, nuranî, makbul bir mertebe olur. Yoksa vartalara düşmek, maddiyata  

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360361362363364365366367368369370371372373374375376377378379380381382383384385386387388389390391392393394395396397398399400401402403404405406407408409410411412413414415416417418419420421422423424425426427428429430431432433434435436437438439440441
Fihrist
Lügat