Elbette bu keyfiyet bana hacc-ı ekber, rah-ı saadet, ömr-ü ebed, tayr-ı devlet, enfal-i ganimet sebebi olunca, sürurumdan ne kadar kabarsam ve siz halâskâr ve hakîm-i derdime, ne kadar teşekkür ve izhar-ı mahmedet eylesem hakkım olmaz mı?
İşte bu vesiledir ki, beni Kur’an dellâlına, Risale-i Nur müellifinin şakirdliğine tahsis ve kabul ettirmek gibi azim lütuflarına mazhar kılan Rabb-ı Rahimime karşı, dünyada kaldığım ve imkân bulduğum müddetçe kalemimi, hayatımı bu uğurda istimal etmeye söz ve karar verdirdi. Fazlaca söz söylemeye salâhiyetim ve o mertebeye istihkakım olmadığından, şimdilik kısa kesiyorum. Hizmetiniz umumî ve müessir, a’mâliniz muvaffak, himmetiniz âlî ve daim, emeğiniz makbul, sa’yiniz meşkûr, hayatınız mesud, ömrünüz efzun, sıhhatiniz mahfuz olsun. Sonsuz minnettarlığımın kabulünü, manevî himmet ve teveccühünüzün devamını rica eder, nur ile meşgul, nurlu ellerinizi öperim, efendim, büyüğümüz.
15 Şubat 1359 (1)
Talebe namzedi, sefil
Yusuf Toprak
*
(Risale-i Nur’un istikbalde ehemmiyetli bir
talebesi olan İhsan Sırrı’nın bir fıkrasıdır.)
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
Vâkıf-ı esrar-ı Sübhan, ferid-i Bediüzzaman, esseyid Saidi’l-Kürdî Hazretleri huzur-u sâmisine;
Esselâmü aleyküm ey mürşid-i kâmil!
Kemal-i tazimle hâk-i payinize yüzlerimi sürmeme ve mübarek ellerinizi takbil etmeme müsaadenizi yalvarırım. Bendeniz, şu ilticanamemi zat-ı âlinize sunan Sarac Ahmed Efendi fakirinizin oğluyum. Üstad-ı kaderin, ezelde levh-i kazaya çizdiği yazılar hükmüyle mahkûm olmuş, zavallı bir avareyim.