Bundan Sonraki Kısım, Hazret-i Üstad’a Kastamonu ve
Emirdağ’da İken Talebeleri Tarafından Yazılan ve
Elyazması Nüshalarda Dercedilen Mektuplardır.
(Risale-i Nur şakirdlerinden Kastamonu’da olan Hilmi
ve Çaycı Emin ve Tahsin’in fıkrasıdır. Yirmi Yedinci
Mektubun fıkraları içine girmeğe münasib görüldü.)
Bugünlerde casuslar tarafından ziyade bir hassasiyetle risalelere bakıldığından, inayetin himayeti dahi, bir nevi hassasiyet ile ikramını gösterdi. Gayet cüz’î bir numunesi şudur ki:
Risale-i Nur şakirdlerine, maişet cihetinde bir ikram-ı ilâhî ve küçük fakat şayan-ı hayret ve gayet lâtif bir tevafuk, bir vakıa ve Risale-i Nur hizmetinin şübhesiz bir kerametidir. Evet, Risale-i Nur’un bir silsile-i kerametinin bir menbaı olan tevafuk, bu vakıada o cinsden altı adet tevafukatın ittifakı ise, tesadüf ihtimalini köküyle keser diye hükmettik. Şöyle ki:
Birkaç günden beri Üstadımızın ziyaretine gitmediğimizden, kardeşim Emin ile beraber Üstadımızın ziyaretine gittik. İkindi vakti beraber namaz kıldıktan sonra bize emretti ki: “Size yemek yedireceğim, burada tayınınız var.” Mükerreren, “Yemezseniz bana dokuz zarar olur” dedi. “Çünkü yiyeceğinize karşı Cenâb-ı Hak gönderecek.”
Yemek yemekten afvımızı rica ettik ise de, emretti ki: “Rızkınızı yeyin, bana gelir.” Emrini kırmamak için, lütuf buyurduğu tereyağı ve kabak tatlısını ekmekle yemeğe başladık. Daha sofrada iken, ümid edilmeyen bir vakitte, bir tarzda ve aynı vakitte bir adam geldi. Elinde yediğimiz kadar taze ekmek, aynı yediğimiz mikdar (fındık kadar) tereyağı ve diğer elinde bize verilenin tam misli kabak tatlısı olarak kapıyı açtı. Artık taaccüb edilecek, hiçbir cihette tesadüfe mahal kalmayarak, Risale-i Nur şakirdlerinin rızkındaki bir bereket-i rabbanîyi gözümüzle gördük. Üstadımız emretti: “İhsân on misli olacak. Halbuki bu ikram tam tamına mislidir. Demek, tayın ciheti galebe etti. Tayın temini ise, mizan ile olur.” Sonra aynı akşamda, sadaka ciheti dahi hükmünü gösterdi. Biz gördük ki, ekmek on misli ve tereyağı tatlısı o da on misli ve kabak tatlısını çok sevmediği için kabak,