Kitaplar
Barla Lahikası

Hazretlerinin huzurunda, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmdan nasıl şefaat dileyebilirler.” diyerek bütün gün ruhum ağlardı. Madem Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma, binlerce maddî ve manevî yaralılar, dilsizler, nüzul olmuş, bütün kalbi kararmış, imanı yok bedevî adamlar, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına vardığında, bir saat, bir gün sohbet-i Nebevîde bulunur, sonra kavm ve kabilelerine rehber ve muallim olarak döndüler. Ve madem kıyamete kadar baki bıraktığı Kur’an ve Kur’an’ın tayin etmiş olduğu manevî doktorlar, kıyamete kadar gelecek mü’minlere maddî ve manevî doktorluk vazifesini görecekler ve şimdiki hâl, vilâyetimiz dahilinde bulunan manevî doktora müracaat edeyim diyerek, ruhum her an gezmekte iken bîhuş olup yattım...

   Bana rüyamda üç şahıs gösterildi. İkisinin ismini söylemediler. Diğeri Üstadım Bediüzzaman’ı, ismiyle söylediler. Hemen eline yapışıp ellerini öptüm. Üstadım acele olarak, cebinden bir kalem ve bir kâğıt parçası çıkarıp bana verdi, hemen uyandım. Peder ve validem ehl-i kalb olduğundan, rüyayı anlattım. Pederim; “Bu zat Barla’ya henüz yeni geldi. Bir-iki sene kadar oldu. Git, müracaat et.” dedi. Ben dedim, “Daha askere gitmedim, yaşım genç. Böyle büyük manevî bir doktorun yanına bu yaralar ile nasıl gideyim ve nasıl cerrahiyesine dayanayım?” Bana “Git!” denildi. Hitab iki oldu. Hemen, sabahleyin kalkıp gittim. Üstadımı görünce, bir-iki dakika titredim. Sonra, fesübhanallah dedim, doktoru görünce o yaralar bütün kuvvetleriyle bağırıyorlar. Verdiği eczalara tahammül edemeyecekler. O yaraları açamadım. Üstadım da talebeliğe kabul edip, beş vakit farzı bırakmayacağıma çok çok tenbih etti. Avdetten bir-iki ay sonra, hemen askere gittim. Terhis oluncaya kadar; (yirmi mah mukaddem) bu yaralar içinde, her saat ve her dakika,   اَلْمَوْتُ حَقٌّ   kaziyesini düşünüp, “Acaba benim halim ne olur?” derdim. Memlekete avdetimde, ağabeyim Mustafa’yı (rahmeten vasiaten) görünce ruhum biraz genişledi. Acaba, bu nereden ileri geliyor, dedim. Bir-iki gün sonra, mübarek Ramazan-ı şerif gecesi üçüncü hitab olarak, yine rüyamda, memleketimizin kenarında, Üstadım Bediüzzaman, elinde bir âsa, çoban olup dellâllığı ilân ediyor. Ve diyor; “Ben Kur’an’ın dellâlıyım.” diye yüksek sesle bağırıyor, ilân ediyor. Ben heyecanımdan hemen uyandım...

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360361362363364365366367368369370371372373374375376377378379380381382383384385386387388389390391392393394395396397398399400401402403404405406407408409410411412413414415416417418419420421422423424425426427428429430431432433434435436437438439440441
Fihrist
Lügat