– Celâl-i Rumi, Gülşenî’nin haberini veriyordu, Şeyh-i Ekber ise, Mısrî’nin haberini verir...
– Ahmed-i Cami, Ahmed-i Faruki’den haber veriyor, ben hangisini sayayım, zira, sayılmayacak kadar çoktur.
18- Her biri bir haber söylemiş, remz ve işaret vermişlerdir, eskiler, sonra gelenlerden “olacak” diye müjde verdiler.
–Özellikle, Allah adamı Hz. Abdülkadir, Gavs-i Âzam, “ol” der “olur” dairesinin kutbu, cihanın geleceğinin haberini vermiş, her ne görmüş ise münasib bir beyanla söylemiştir.
21- Parlak bir nazımla, “Kötülük ve fitneden müridimi koruyan emin bir sığınak olurum.” dedi.
– Cengiz ve Hülâgu’nun fitnesinden bahsetmiş. Onun sözünün remzi günümüze kadar bakıyor.
– Bu devrin fitnesinin işareti, Onun sözlerinden anlaşılıyor. Yakîn ehli, Onun remzinden birçok sır bulmuştur.
24- Bu devrin fitnesi, haddinden fazla olduğundan dolayı, kötülerin şer ve fitneleri Hamun (çölünün) Ceyhun (nehri)’u gibi olmuş.
– İlim ehli, hepsi derin derin düşünüyorlardı, din sahası Allah dostlarından bomboştu.
– Feleğin gözü, (böyle) bedbinlik dolu bir kargaşa (ortamı) görmemiştir. Fırat nehri akıp durduğu halde, halkın tümü susuz görünüyor.
27- Hiçbir asırda, bu asrın fitnesi mevcut değildi, halkın çoğu asrın (kötü) gidişatına kapılmıştı.
– Mülhidler gece gündüz fitne çıkarıyorlardı. Mecnun gülmez, aksine, ağlardı.
– Bu fitne ve şerre karşı Hz. Üstad Said, cebhe aldı, saadete yakın ne mutlu insandır O.
30- Onun elindeki kalem, ucu keskin olmuş kılıç gibidir. Onun kalemi, mülhidler güruhunun hepsini zebun ve perişan etmiştir.
– Dinin heybeti, Onun hoş sözlerinden (yeniden) ortaya çıkmıştır. Bu nuru görmeyenin anlayışı kıt olur.