ve kalbimi tedkik ettim, tedkikatımda ne gibi hissetmiş ve anlamış olduğumu aradım, baktım ki; ruh ve kalbimde bir feyezan ve coşkunluk var ki, beni bilâ-ihtiyar bu vazifeye sevk etmek için hemen “haydi haydi” diye tazyikata başladı. Ben de ruhumda olan bu vakıayı takib ederken o Nurların irae ettiği miftahları gördüm ve gösterildi. Anladım ki, bu anahtarlar ile icab eden kapıları açıp, o Nurlara ehil olan kardeşlerimi (min gayri haddin) arayıp bulmak vaziyeti âdeta bana emrolunup, o Nurlardan güneş gibi nur saçılması hususunda ben de bu hâli kendime vazife addettim. O Nurlardan almış olduğum anahtarları teslim ile, hain-i din olan mülhidlerin elleri kımıldanmayacak derecede kırılması için, hamden lillâh bu kardeşlerimi arayıp buldum. Emanetullah ve emanat-ı Peygamberînin (a.s.m.) gayet parlak yakut ve zümrütten kıymettar olan hazinelerini o zatların ellerine teslim ettim. Elhamdülillâh Cenab-ı Hak muvaffak etti.
O mübarek eserlerinizi mütalâa eden eşhas, insan iseler ve insaniyetle alâkaları varsa iman eder. İnanmadıkları takdirde ya insaniyetten istifa etmeli veyahut insan değiliz demeli. Bu eserler başlı başına ayrı ayrı birer fatihtir. İnşaallah her cihetle fethederek fatih olacaktır. Cenab-ı Mevlâ ahirette cümlemizi sevabına nail eyleyip, şefaatına mazhar buyursun. Âmin...
Tekrar mübarek ellerinizi bûs ile, duanızı istirham eylerim, efendim hazretleri.
Abdulceliloğullarından
Adilcevazlı
Emrullah oğlu Bekir
*
(Sözleri, müştakların ellerine yetiştiren
kardeşim Bekir Ağa’nın fıkrasıdır.)
Elimizdeki hakaik-ı Kur’aniyeyi câmi Nur Risaleleri, her an ve zaman bizi tarik-i hakikatın nurlarına istiğrak ederek, şu zaman-ı hâzıranın ehl-i imanın kalbine verdiği ızdırabı izale etmektedir.
Hakka şükürler olsun ki, ehl-i imanın üzerine musallat olan ve gayr-ı kabil-i tahammül olan hâlât karşısında, iman ve irşadın nuranî dairesi dahilinde, hak ve hakikata lâyık bir vazifede istihdam ediliyoruz. Şu zamanda