Daha çok söylemek isterim, fakat iktidar ve kifayetsizliğimden kalemim kalbimin tercümanı olamıyor. Her iş gibi bu arzumu da Cenab-ı Kibriyaya havale ederiz...
Âsım
(Rahmetullahi aleyh)
*
(Âsım Bey’in fıkrasıdır.)
Sevgili Üstadım,
Ne diyeyim, müştakı olduğum bu risale-i şerife, bu sözler, bu hakikat, bu nur; bu fakire lütuf ve kerem-i ilâhî olarak ihsan buyuruldu.
هَذَا مِن فَضْلِ رَبّٖى
Cenab-ı Kadîr-i Mutlak Hazretlerine hadsiz ve hesabsız hamd ü sena ediyorum ki, siz Üstadıma kavuştum ve bin-netice bu nurları, bu hakikatleri gördüm, okudum, yazdım ve gerdenbeste-i inkıyad oldum. Binaenaleyh tavsiye ve dua-i Üstadaneleriyle feyizyab olmak için Cenab-ı Zülcelâl ve’l-Kemal Hazretlerinden ve mefhar-ı mevcudat, aleyhi ekmelü’t-tahiyyat aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz Hazretlerinden ve bütün pîr, pîran ve mürşidan ve Şah-ı Nakşibend (k.s.) Hazretlerinden ve bilhassa bütün mevcudiyetiyle gerdendade-i inkıyad ve teslim olduğum siz Üstadımdan tazarru ve niyaz ve istimdad ediyorum ki, mütevekkilen alellah yâ Üstad-ı âzam, tarikat-ı Muhammediyenin (a.s.m.) maksad, gaye ve esasını, teferruat ve füruatını zikir ve beyan eden bu Dokuzuncu Kısım bir nur-u tarikat ve hakikattır. Okumağa doyulmaz, okudukça hasıl olan şevk ve lezzet hesaba gelmez. Hele Dokuzuncu Telvih; hülâsa ve icmal edilerek bütün hakikatler toplanmış. Temsilde hata olmasın, Hazret-i Mevlâna’nın üfürdüğü neyden tuğyan ve feyezan eden, Hazret-i Ali’nin (kerremellahu vechehu) kuyuya söylediği esrar-ı hakikatten başka nedir? Farkı nerededir ki, o ney, o kuyuda hasıl olan kamıştandır...
Kariham dar, kalemim âciz, kalbime tercüman olamıyor. Şu kadar diyebilirim ki; benim gibi fakir ve mübtedilere büyük ve pek büyük bir ders, bir mürşid ve mutmainneye erişmiş ve daha yukarı çıkmış safilere bir düstur ve