Sen benden o zatın kokusunu hissediyorsun.” Bu fıkra evvelki düşüncemi takviye etti ve kemal-i sürurla gelip Husrev’e dahi söyledim. Üstadımızın rütbe-i maneviyesini anladığımızdan çok sevinmiştim. Bundan dört-beş ay evvel de ziyaret-i âlinize geldiğimde Üstadımız hakkında sormuş olduğum suale verdiğiniz cevap, kezalik, evvelki kanaatlerimi teyid ve takviye etti. O zaman yalnız bir-iki kişi biliyorduk. Şimdi, bu Risalenin neşriyle has talebelerin hepsi vâkıf olmuş oluyor. Sürurumuza payan yoktur. Dinsizliğin münteşir olduğu şu zamanda bulunduğunuza evvelce teessüf ediyorduk. Şimdi hiç teellüm, teessür eseri kalmadı. Zat-ı âlileri gibi bir Üstadı bulduğumuzdan, zaman ne olursa olsun bizi meyus etmiyor. Cenab-ı Allah tûl-u ömür ihsan buyursun. Daha bizlere çok zevkli eserler okutacağınıza eminim. Müsaadenizle şunu da ilâve edeyim ki, sizin daha harika vazife-i maneviyeniz var. Zaman gelecek remzlerle işarat-ı Kur’aniye ile, öyle haber vereceksiniz ki, (Haşiye) bunları da geçecek ve bizleri şaşırtıp bırakacaktır.
Fakir talebeniz
Refet
*
(Refet Bey’in fıkrasıdır.)
Son gönderdiğiniz “Minhacü’s-Sünnet” gibi, Lem’alar hakkında ne söylesem ifade-i meram etmiş olamam. Zira eserler birbirini takiben neşrolundukça, kıymetleri de mebsutan tezayüd etmektedir. Bizlere Cennet hayatı yaşatmaktadır. Eserler hakkında fakirin mütelaa yürütmesi küstahlık olur. Çünkü, Şeyh-i Geylânî’nin medih buyurduğu zat-ı mübarekin yazmış olduğu eseri tenkid değil, kemal-i hürmetle tasvib ve tahsin ve takdir ve büyük bir zevk-i ruhanî ile okumakdan başka ne yapabiliriz. Yalnız şu kadar diyebilirim ki, bu dalâlet devrinde bizlere zat-ı âlileri gibi yüksek bir Üstadı lütuf buyuran ve şimdiye kadar emsaline tesadüf olunmayan mükemmel ve mükemmil eserler okutup ezvak-ı nâmütenahiye içinde yaşatan Hâlik-ı Zülcelâle, nihayetsiz şükürler etmekle, ifa-yı vazife-i ubudiyet edebilirsek bahtiyarız.
Talebeniz
Refet